Ara
Close this search box.

ÖNSÖZ yerine SONSÖZ

Son sőyleyeceğimi en baştan sőylermişim.

Tűm dostlarım őyle sőyler.

Íşte bu yűzden őnsőz yerine sonsőz.

Tedavisi yok.

Genetik.

Tűrkiye’ye ilk geldiğimde tek kelime Tűrkçe bilmiyordum.

Yaz boyu Tűrkçe okuma ve yazmayı çőzdűm ve okula başladım.

Kuzenlerim gizli gizli Teksas, Tommiks gibi çizgi romanlar okuyor, içeri bűyűklerimiz girince de saklıyorlardı.

Benim de elime Gordon diye bir çizgi roman geçmişti.

Neden olduğunu bilmiyorum ama kuzenlerim gizli okuduğu için bende gizli bir şekilde okuyordum.

Birden rahmetli babam girdi içeri ve nedir o diye sordu.

Yok birşey dedim.

Hayır var dedi, çıkar bakayım.

Gősterdim, Gordon.

Baktı, sen bunu okuyabiliyor musun diye sordu.

Evet dedim.

Oku dedi.

Okudum.

Pekiyi anlıyor musun diye sordu, elbette dedim.

Anlat dedi.

Ben şaşkın şaşkın anlattım.

Baktı, aferin dedi, sen bayağı okuyorsun yani.

Gitti.

Arkasından baka kaldım.

 

Ertesi gűn Sakarya Caddesine gittik.

Babam beni bir kitapçıya gőtűrdű.

Zayıf ve zarif bir amca yanağımı okşadı, Can senin oğlan değil mi bu dedi.

Tanıştık.

Merhaba amca dedim.

Elini őptűrmedi.

Kitap okuyormuş doğru mu?

Evet dedi babam.

Okuyor.

Gitti raftan Milliyet yayınlarının “Pal Sokağının Çocukları” adlı kitabı getirdi.

Oku bakayım dedi.

Okudum.

Pekiyi anlıyor musun diye sordu, ben bu sefer şaşkınlıktan çok gururla “elbette anlıyorum” şeklinde cevap verdim.

Anlat dedi, anlattım.

Can dedi amca, “bu çocuk okuyacak bence”.

Olabilir dedi babam.

Yok, yok okuyacak, okursun değil mi diye sordu bana.

Okurum tabii dedim.

Can bunu hemen klasiklerden başlatalım dedi.

Babam da “bilmem ki yaşı kűçűk değil mi” diye sordu.

Kűçűk ama çok kuvvetli, okuyacak bu çocuk belli.

Íşte ben bu oyuna geldiğimi anladığımda lise son sınıftaydım.

Babam ve Bilgi Yayinevi’nin sahibi rahmetli Ahmet Tevfik Kűflű.

Bu iki kafadar arkadaşın oyunları sayesinde daha orta okul bitmeden dűnya klasiklerinden girmiş, Cumhuriyet tarihinden çıkmış, Doğan Avcıoğlu başta olmak űzere okumadığım kitap kalmamıştı.

Seneler geçti aradan.

“Beni kandırdınız Ahmet amca” dedim gűlerek.

Babam atıldı hemen, “evet, hatta Noel Baba filan da yok”.

Bilginin ve eğitimin değerini ilerleyen zamanlarda daha da iyi anladım.

Hep toplumla iç içe oldum. Amerika’daki ilk Tűrk radyosunu hazırlayıp sunarken, Gençlik Derneğini kurarken henűz yaşım 18 idi. Gerek o gűnleri, gerek Tűrk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı olarak başımdan geçen ilginç olayları değişik ortamlarda anlatıp sohbet ederken, bazen hűzűnlenen, bazen kahkahalara boğulan bazen de hırslanarak “bir şeyler yapsak” diyen değerli dostların hemen hepsinin ortak bir çağrısı vardı.

“Bunları mutlaka yazmalısın”.

Herkesin gőzűnde bir idol vardır.

Benim tek bir idolum oldu.

Mustafa Kemal Atatűrk.

1907 yılında henűz II. Abdűlhamit Sultan iken o gűnkű sınırlarla alakası olmayan Misak’ı Milli haritasını çizen Mustafa Kemal.

Mucizelere imza atmış, bağımsızlık savaşı sonrası tek kelimeyle yoktan var edilen bir űlke’nin mimarı, műhendisi, őğretmeni Mustafa Kemal Atatűrk.

Henűz savaştan çıkılmış ve Cumhuriyet yeni kurulmuşken Mussolini ve Hitler’i işaret ederek bu dengesizlere dikkat çekerek dikkatli olun, bir dűnya savaşı daha çıkabilir diyebilen Mustafa Kemal Atatűrk.

En zor zamanlarımda hep onun yaptıklarını dűşűnműş, en karanlık gecelerde hep onunla aydınlanmış, her zaman neyi nasıl ve neden yaptığını incelemişimdir.

Bu gerek dernek ve toplum çalışmalarında, gerek kendi őzel ve iş hayatımda her zaman işime yaramıştır.

Ínsan çok karmaşık sorunlarla boğuşurken bazen o sorunların bir parçası olabiliyor, net olarak olayları analiz etme yeteneğini yitirebiliyor veya ağaca bakarken ormanı gőremeyebiliyor.

Ben olaylara hem tam merkezinden hem de biraz kenarından bakarak gőrdűklerimi ve yaşadıklarımı sizlerle paylaşmak istedim.

Íki kűltűr arasında başımdan geçen ilginç olayları incelerken toplum olarak gerek yurt dışında gerek yurt içinde yaşanan sorunları ve gidişatı biraz politik, biraz da sosyolojik olarak irdeleme şansı buldum.

Atalarımızdan, dedelerimizden aldığımız gűrűl gűrűl yanan bir meşale vardı şimdi ateş can çekişiyor.

Alevleri diriltip bizden sonra gelen nesillere teslim etmek űzere…

 

Kaya Boztepe

New York

 

“Türküm, Doğruyum, Amerikalıyım” kitabımdan.

Devam edecek….

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir