Ara
Close this search box.

Lider Kime Denir

Screen Shot 2020-06-07 at 1.39.46 PM

Size biraz büyük düşünmek nedir, ileri görüşlü kime denir, nasıl plan yapılır, yapılan planlar sabırla, adım adım nasıl uygulanır gibi örnekler vereyim bugün.

Örneğin Atatürk ‘ün Sakarya savaşı sonrası daha Büyük Zafer kazanılmadan Olimpiyatlara başvuru yaptırdığını biliyor muydunuz? Pekiyi, ya savaş olanca hızıyla devam ederken onun Anadolu Medeniyetleri Müzesini kurdurduğunu biliyor muydunuz? Müzenin gitişinde “Kuruluş 1921” yazar.

Sene yine 1921. 13 Temmuz sabahı, içecek kahve, kahve olsa içine koyacak şeker olmayan kurak ve sıcak bir gün. Sakarya Meydan savaşı öncesi Kütahya-Eskişehir bölgesinde çatışmalar var. Paşam diyorlar, Mazhar Müfit Bey tutturmuş bir eğitim kurultayı diye, nefes alamıyoruz, müsaadeniz olursa bunu ileri bir tarihe alalım.

“Olmaz çocuk” diyor. “Düşmanla savaşmak cehaletle savaşmaktan daha kolay değil. Biz ne zaman irfan orduları kurarsak o zaman başarılı oluruz. Hamdullah Bey, haber verin kurultaya katılacağım”!

En beğendiğim sözü de kurultayın özeti gibi:

Screen Shot 2020-06-07 at 1.15.52 PM

“Eğitim bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da bir milleti esarete ve sefalete terk eder”.

Daha ordu kurmadan meclis kurmuş, tüm imkansızlık ve hainliklere rağmen milleti tek bir yürek yapabilmiş bir insandan bahsediyoruz.

Silah yok, silah bulsan mermi yok, top yok, tüfek yok.

Kağnı arabalarıyla savaş kazanmış bir milletiz biz.

Şöyle bir durup düşününce, ne kadar da çok isimsiz kahramanlarımız var. İstanbul’da İngiliz ve Padişah yanlılarının içine sızan, gizlice telgraf irtibatı sağlayıp bilgi aktaran, milli davaya hizmet etmek isteyenleri, savaşmak için orduya katılmak isteyenleri daha savaş başlamadan çok önce bizzat Atatürk’ün Pera’da ve Şişli’de oturduğu evde yaptığı planlarla gizli yollardan Ankara’ya kaçırılan kahramanlar.

Bir de silahlar tabii.

Sarı Paşa olacakları çok önceden görmüş, Mondros mütarekesi imzalanınca yakın arkadaşı Ali Fuat Paşa’nın başında bulunduğu 20. Kolorduyu terhis etmeden onu önce Konya sonra da buluşmak üzere Ankara’ya göndermişti. Hatta İzmit’den Ankara’ya ilerleyen İngiliz birliklerine ilk kurşunu sıkan da Ali Fuat Paşa olmuştu. Aynı şekilde ilk başta Osmanlı ordusunda doğu cephesinde görev almak istemeyen Kazım Karabekir Paşa’ya görevi kabul et ordunun başına geç, çok yakında beraber olacağız diyerek onun görevi kabul etmesini sağlayan da yine Atatürk olmuştu.

Hem Atatürk’ün öngördüğü şekilde daha önceden planlanarak Ankara’ya silahlarıyla katılanlar bir de İngilizlerin el koyduğu silahları gizlice ele geçirip macera filmlerine konu olacak şekilde Ankara’ya ulaştıran kahramanlar artık beraberdi.

Kaçırılan silahları kahraman kayıkçılar İnebolu’da azgın dalgaların arasından sahile çıkardıklarında nöbeti devralan yaşlı, genç ancak çoğu kadın olan kahramanlar silahları kağnı arabalarına yükleyip Ankara’ya doğru yola çıkıyorlardı.

Screen Shot 2020-06-07 at 1.15.48 PM

Şerife bunlardan biriydi. Yaşı henüz 20 olmuştu. Kucağındaki 9 aylık bebeğine kağnı arabasının ön kısmında otlardan bir yatak yapmıştı. Yola koyulduğunda hava çok soğumuş üstüne bir de kar başlamıştı. Hırkasını bebeğine doladı. Tek bir battaniyesi vardı onu da ıslanmasın diye mermilerin üzerine örttü.

Sabaha karşı buldular donmuş cesedini.

Bebeği kurtarmışlardı.

Atatürk döneminde basılan para ve pullarda kağnı resmi vardı.

Screen Shot 2020-06-07 at 1.36.50 PM

1933’de 10. Yıl Kutlamalarında kortejde kağnı arabalarını çeken öküzler ve onları yöneten kadınlar vardı. Çünkü tek dişi kalmış sözde medeniyetin tüm imkanlarına rağmen kağnılarla, Anadolu kadınının mücadelesiyle elde edilmişti bu zafer. İngiliz Büyükelçisi ve İngiltere Yüksek Komiserliği’nin Savaş Bakanlarına yazdıkları mesajda “Türkler bu cephelerin üzerinden toz bile alamazlar”dedikleri mevzileri Türk askeri 6 saatte dümdüz etmiş, 14 gün içinde 450 kilometre yol katedilerek, dönemin en modern 250.000 kişilik ordusu yok edilmişti.

Evet savaş bitmiş zafer kazanmıştık ama o “esas iş şimdi başlıyor çocuk” demişti.

Elde yok avuçda yok.

Gururu kırılmış, şaşkına dönmüş emperyalistler Lozan’da imza atmak yerine temsilcilerimizi dar ağacında sallandırmak istiyordu.

Ülkeden harap durumdaydı, her yerden dumanlar çıkıyordu. Bırakın meslek sahibi insanları, halkın %95’i okuma yazma bilmiyordu.

İşte bu şartlarda kimseden beş kuruş para talep etmeden kooperatifler kurdu. İmece yaptırdı, yani köylüleri örgütleyerek ekme, biçme, ürün toplama için program yaptı.

Asker ocağını bir okul gibi kullandı, memleketlerine dönecek askere önce okuma-yazma sonra da yeteneklerine göre marangozluktan, çiftçiliğe, aşçılıktan şöförlüğe kadar değişik meslekler öğretti.

Narenciye satarak fabrikalar kurdu. Bir yandan öğrenci yetiştiriyor, yurt dışına gönderiyor bir yandan da yurt dışından işinin ehli yönetici ve öğretim üyeleri getiriyordu. Bu bozkırdan bir şey olmaz denilen yere çiftlik kuruyor, üretim yapıyor, koskoca bir şehir kuruyordu.

Şaka gibi, rüya gibi.

Operamız, konservatuarımız vardı.

Sümerbank tesislerinde yurt dışından gelen işçiler vardı. İlk açılan kurumun kreşleri, tiyatro, müzik odaları, sinema salonları, spor alanları, kütüphaneleri, kendi radyoları ve ulaşımlarını sağlamak için trenleri vardı. Kendi elektriklerini kendileri üretiyorlardı. Planlı bir şekilde ekilen pamuk burada iplik oluyor, örülüyor, dokunuyor, baskısı boyası yapılıyor, tasarlanıyor, mamul haline getirilip satılıyordu. Bu tesis için devletin kasasından tek bir kuruş bile çıkmamıştı. Cumhuriyet Balolarında magazin dergilerinden fırlamış modeller gibi zarif kadın ve erkekler vals yapıyordu. Halk müziği, sanat müziği konserleri, değişik yörelerin folklor oyunları yapılıyordu.

Cumhuriyetin 10. Yılında dünyada kendine yeten 7 ülkeden biriydik.

Kendi otomotiv ve uçak sanayimiz vardı. Türkiye ziyaretine gelen İran Şahı Pehlevi’ye Atatürk tarafından Türkiye’de imal edilen ilk Türk uçağı hediye edilirken sene henüz 1934 idi.

Screen Shot 2020-06-07 at 1.29.08 PM

Evet yanlış okumadınız.

Bugün gidin Danimarka’da Askeri Müzeyi ziyaret edin.

Önce ambulans sonra da posta ve kargo uçağı olarak kullanılan uçak 1926 yılında Kayseri’de kurulan fabrikamızın ürünü olan THK-5’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nin imal edip ihracat yaptığı ilk uçak!

Screen Shot 2020-06-07 at 1.32.21 PM                                                                 Screen Shot 2020-06-07 at 1.32.00 PM

Bu fabrika da maalesef 1950 senesinde Adnan Menderes tarafından, kendisine ABD’nin Türkiye’nin NATO’ya üyesi yapılacağı ve ucuz uçak verileceği sözü üzerine kapatılmıştır.

Screen Shot 2020-06-07 at 1.15.42 PM

Durun daha bitmedi.

Hani zaman zaman bazı iktidarlar biz demir yolu yaptık en fazlasını biz yaptık filan derler, sakın inanmayın, yanlış bilgi. Araştırın bakın. Cumhuriyet tarihinin en fazla, en uzun demiryolları Cumhuriyet’in ilk 10 yılında yapılmıştır. Tam tamına 2850 kilometre. Düşünebiliyor musunuz, bunu yapan daha üzerinde dumanlar tüten, yanık, yıkık, bitik durumda, nalı geçtik, nala çakacak çivisi olmayan bir ülke! Osmanlı borçlarını da ödeyip yabancıların elinde olan demiryollarını da aldıktan sonra bırakılan miras tam 7000 kilometre.

1929’daki “Büyük Buhran”, dünya krizine rağmen büyüme hızı %9.

Kimselerden tek kuruş borç almadan!

Haydi bugünlerin sözde liderlerini alın karşılaştırın bakalım, askeri dehasından, ticari anlayışından, sanayi hamleleri, bankacılık çalışmalarından, ileri görüşlülüğüne, plan, program yapmasından, güçlü iradesine, insanları motive edişinden hayalini bile kuramayacağımız seviyelere ulaştırmasına, gerçekçiliğinden, liyakata, eğitime, dürüstlüğe verdiği öneme, görgüsünden, zarafetinden, öngörülerinden, oturuşundan, kalkışından, konuşmasına, yol göstermesine kadar aklınıza gelebilecek ne varsa kıyaslayın lütfen.

Bu kadar çok ve bu kadar büyük başarılara imza atmış, bu kadar çok sevilmiş bir insanın mütevazı dünyasını, ruh halini, insanlığını anlatalım biraz da.

O da gelecek sayımızın konusu olsun…

 

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

5 yanıt

  1. Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
    Son yüz yılın değil, tüm zamanların askeri ve devlet adamıdır.
    11 Kasım 1938. Alman, Fransız ve İngiliz gazetelerinin manşeti: Sezar, Büyük İskender, Napolyon. Ayağa kalkın. Büyüğünüz geldi.
    Uçak fabrikaları, köy Enstitüsü Kurumlarına ilave olarak Sümerbank’a çok üzüldüğümü belirtmeliyim.
    Konya Ereğli. 1960 lı yıllar. 30 bin nüfuslu doğduğum topraklarda 2500 kişi 3 vardiya çalışır, kamyonlara ürün yetiştiremezlerdi. Şimdi viraneye dönmüş. Yazık.

  2. Hocam, ağzınıza, emeğinize sağlık. İzin alamadım ama Facebook sayfamda yayınladım. Saygılarımla. Turhan Günay

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir