Zeki Ağabeyim…
Sevgi dolu bir insandı.
Herkese karşı saygılı, ölçülü, kibar, bilgili ve kültürlü.
Son derece inançlı bir insandı. Onun inancına, Allah sevgisine, kelamına, kitabına olan sevgi ve saygısına bizzat şahit olmuş ve onunla aynı çatı altında çalışabilme onuruna erişmiş bir kardeşi olarak önce bunu ifade edeyim.
Daha toprağa karışmadan kin kustular.
Yeni Akit isimli bir paçavra.
Sorsan hepsi “müslüman”.
Dindar değil kindar nesiller istiyoruz diyordu ya hacı!
İşte istedikleriniz oldu, gözünüz aydın.
Yeni Şafak isimli sözde gazete, bir başka yandaş paçavrasında bile tutunamamış “her devrin kadını” Sevda Türküsev” isimli bir yaratık da ismini duyurabilmek için kin kusmuş Zeki Alasya’nın arkasından.
Her inanca “saygılıymış” ama Zeki Alasya gibi Allah’a inanmayanların cenazesi camiilerden kaldırılmamalıymış. Her inanca saygılı olmayı böyle bir şey sanıyor demek.
Allah ile kul arasına girip fetva veren, Cennet’den tapu dağıtan bir zümre var şimdilerde.
O çok özenip hayata dair örnekler verdikleri laiklikten uzak bir İslam devleti olan Osmanlı’da bile sinagog, kilise ve camiiler yanyanaydı. Yüzyıllar boyunca Avrupa’yı vatan tuttukları halde Osmanlı kimseyi zulümle, zorla, kılıç baskısıyla müslüman yapmaya çalışmadı.
İsteseydi hükmettiği topraklarda yaşayan herkes müslüman olur bugün bütün Avrupa Türkçe konuşurdu. Herkesin kendi inançlarıyla başbaşa bırakıldığı bir düzeni bugünlerle kıyaslayalım dilerseniz.
“Yeryüzünde Peygamber Efendimizin Gölgesi”, “Halife” namıyla kıtalara hükmeden sultanlar Cuma selamlıklarına giderken yeniçerilerin “mağrur olma Padişah’ım, senden büyük Allah var” diye seslenebildikleri bir imparatorluktu Osmanlı.
Şimdi sesinizi çıkarabiliyor musunuz?
Padişah’ı bile kadıya şikayet etme hakkı vardı insanların. Kadı’nın da Padişah’ı mahkemeye çağırma ve yargılama yetkisi vardı.
Kardinal şapkası görmektense Osmanlı sarığını tercih ederim diyen gayrimüslim halklar vardı. Çünkü adalete önem veren, kul hakkı yemekten, iftira etmekten korkan bir anlayış vardı. Komşusu açken tok yatmayan bir mahalle halkı, yandaki dükkan siftah yapmadan mal satmayan esnaf vardı.
Yardım yapan yaptığını, alan da aldığını belli etmezdi.
Yapılan iyilik Allah adına yapılırdı, etrafa hava atmak için değil.
Nasıl, aynı bugünler gibi değil mi?
Büyük sanatçı, değerli insan Zeki Alasya’ya Allah’tan rahmet, tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum.