Ara
Close this search box.

Sarı Paşa’nın Karadeniz Gemisi

O sadece çok iyi bir asker olsaydı, sadece çok iyi bir asker olarak anılırdı. Oysa o, ortaçağ Avrupasının 300 yılda 500’den fazla ilim adamı, sanatkar, düşünür ve filozofun yaptığını 10 yılda yaptı.

O kadar iş güç, ekonomik buhran, savaş tehditleri varken, yokluk içinde olan bir ülkeyi, tüm dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri haline getirdi. Cumhuriyet kurulduğunda ülkede toplu iğne yokken 10 sene içinde genç ülke kendi uçak ve otomotiv sanayii sahibiydi.

Bütün bunları yaparken 1924 senesinde, tasarladığı projesine uygun, 130 metre boyunda, 16 metre genişliğinde siyah bir gemi alıp Haliç’e çektirdi.

Gemi iki sene içersinde kuğu gibi beyaz yüzen bir sergi sarayı haline getirildi.

“Karadeniz” ismi gemiye özenle yazıldı.

Karadeniz gemisi, genç Türkiye Cumhuriyetini tanıtacaktı.

Screen Shot 2022-01-11 at 9.53.26 PM

Atatürk tüm gelişmeleri bizzat takip etti. Karadeniz gemisinde Tiftik keçileri, Hereke halıları, Anadolunun göz nuru kilimler, nakışlar, Kütahya çinileri, Türk lokumları, Edirne sabunları, el emeği bakır tepsiler, mangallar, fındık, koza, tütün, kayısıdan tutun da, tamamıyla Türk malları ürünlerinden başka Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolar vardı. İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılıydı.

Ticaret, tanıtım, halkla ilişkiler, iletişim derslerine örnek olacak bir çalışmayla gemide milletvekilleri gazeteciler heykeltraşlar, ses sanatçıları tiyatro sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı’nın bestecisi Zeki Üngör ve onun yönetiminde 47 sanatçı, genç Cumhuriyeti tanıtmak için yola çıkmışlardı.

Her gidilen limanında o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu.

Atatürk’ün tek tek, isim isim saptadığı kadroda kimler yoktu ki!

Kaptanımız, Atlantik’i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal’in efsane kaptanı Lütfü Bey idi. Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas tasarım ve sergilerin başındaydı. Semiha Hanım tam 7 dil biliyor, anadili gibi konuşuyordu. Bu Cumhuriyet kadını protokol müdürüydü. Dekorasyonu zamanın en yetkin mimarlarından Naci Bey yapmıştı. Yolcuların arasında 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı’nın kurucularından Şair Kemalettin Kamu, ilk Türk kadın gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç ve Şair Orhan Veli Kanık’ın babası müzisyen Veli Kanık da yer almıştı.

İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça tanıtım broşürleri basıldı. Ürünlerin üzerinde 4 dilde etiketler vardı. İthalat bağlantısı için sergilerin başlarında en az 2 ya da 3 dil bilen uzmanlar ve öğrenciler vardı. Hatta sıkı durun. Geminin sergi kısmında İş Bankası şubesi vardı.

Screen Shot 2022-02-07 at 7.39.34 PM

Gemi, Barcelona, Le Havre, Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Gdansk, Kopenhag, Anvers, Marsilya, Cenova ve Napoli limanlarına uğradı. Gazeteler İngilizce, Fransızca, Almanca tanıtım yapan kızlarımızı manşetlere taşımıştı. Fesli insanların ülkesi imajı yok olmuştu. Avrupa hayretler içinde Türkiye’nin çağdaş yüzü ile tanışıyordu.

Her limanda gemimiz ziyaretçilerle dolup taşıyordu. Davetler, resepsiyonlar veriliyor, gemideki Riyaset-i Cumhur Orkestrası konserleri ve devlet erkanı için hazırlanan balolar göz kamaştırıyordu. Güler yüzlü modern Türklerin bu tanıtımı dünyada bir ilkti ve elbette Mustafa Kemal zekâsının yansımasıydı. Türkiye’nin bu akıl almaz sosyo-ekonomik tanıtımı İzmir Enternasyonal Fuarı’nın temelini oluşturmuştu.

 

Ve bir başka gemi hikayesi.

 

Aslında bu, Atatürk Türkiye’sinin, gemi mühendisi bir Cumhuriyet çocuğunun hikayesidir.

Devlet, gemi inşa mühendisi Fethi Algon‘u 1946’da Tatvan’a yollar.

Van gölü, üzerinde hiç deniz taşımacılığı yapılmayan devasa bir iç deniz.

Fethi Algon eşi ve iki çocuğuyla Kurtalan Ekspres’e biner ve Siirt Kurtalan’a gider. Oradan da 8 saat süren bir yolculukla Tatvan’a ulaşır.

Tatvan’a geldiklerinde manzara şöyledir.

Yol yoktur. Köprü yoktur. Okul da yoktur. Elektrik bilinmez. Su şebekeleri yoktur.

Türkçe bilen de yok denecek kadar azdır. İşte bu şartlar altında Fethi Algon kolları sıvar. İşe tersaneyi kurmakla başlar. Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı yapacak gemilerin, kosterlerin, römorkörlerin üretimiyle beraber, Gevaş, Ahlat, Erciş ve Van limanlarının yapımına da başlar.

1946 senesinde Tatvan’a ayak basan Fethi Algon’un inanılmaz çalışmalarıyla 1950’de Van Gölü üzerinde yolcu taşımacılığı başlamıştır. Başlamasıyla beraber yine özverili çalışmalarıyla, Doğu Anadolu’nun ilk ve tek dört yıldızlı oteli Tatvan’da açılır. Personel eğitimi için İstanbul’dan Yalova’dan şefler, otel müdürleri getirilir. Bu arada tersane arazisi bir kampüs haline getirilir. Artık Van gölü üzerinde yelken yapılmakta, insanlar akın akın yelkencileri izlemeye gelmektedir.

Screen Shot 2022-01-11 at 11.11.05 PM

En yakın banka Diyarbakır’daki Ziraat Bankasıdır. Fethi Algon’a devletin gönderdiği paralar Diyarbakır üzerinden gelir ancak Mecido isimli bir eşkiya yolda parayı getirenleri soyar, bütün paraları alır.

Fethi Algon, kimsenin bulaşmak istemediği Mecido’ya haber salar, “gelsin ve beni görsün” der. “Aman efendim, yapmayın, etmeyin, eşkiyadır, size kıyar” laflarına aldırmaz. Mecido isimli eşkiya da kalkıp gelir. “Oğlum” der Fethi Bey, “neden eşkiyalık yapıyorsun, bak biz burada hizmet vermeye çalışıyoruz, neden namusunla adam gibi çalışmak yerine bu yollara giriyorsun, ayıptır, günahtır”!

Herkesin karşısında titrediği Mecido bu koca yürekli adama bakar ve “ben mecbur kaldım bir adam vurdum, cezamı çektim ama eşkiyayım diye kime bana iş vermez, ne yapayım” der.

Fethi Algon, 1.90 boyundaki bu dev adama Tatvan tersane Kampüsü’nde bekçilik işi verir. Mecido eşkıyalığı bırakır. Kar, kıyamet, tipi demeden hastalara, okula gitmeye çalışan çocuklara koşar. Tersanenin has adamı olur.

Bu arada filmi biraz geri saralım. Fethi Bey’in çocukları daha okul yaşına gelmemişlerdir ama onun aklı diğer çocuklardadır. Tatvan’da okul yoktur. Kaymakam senin, Vali benim, durmadan dinlenmeden koşturur Fethi Bey.

Sene 1948. Daha tersaneleri limanları inşa ederken okul derdine düşen Fethi Bey’e devlet “ödenek yok” der.

Cumhuriyet çocuğu durabilir mi? “Okulu ben yaparım, siz öğretmen atayın” der.

Çalışır, bulur buluşturur, tersane kampüsüne bir oda ekler, kara tahtayla sıraları getirip, 25 öğrencinin eğitim alacağı bir derslik kurar, valiye kaymakama haber salar, “hazırız, atayın öğretmeni”.

Böylelikle Tatvan’ın ilk okulu açılır.

Screen Shot 2022-01-11 at 11.11.37 PM

Öğrenci sayısı 25’dir.

23’ü Türkçeyi ilk defa okulda duyar.

Fethi Algon ve ailesi 1959 senesine kadar Tatvan’da kalır ve bugün bile Bitlis il merkezinin daha önünde anılmasını sağlayan altyapıyı atarlar Tatvan’da.

Sonra geldikleri yer olan İstanbul’a dönerler.

Gel zaman git zaman, oğlanlardan küçük olanı Atilla yıllar sonra Denizcilik Bankası’nda müfettiş olur.

1970’li yıllar, Tatvan denetlemesi vardır.

Gönüllü olur. Yine Kurtalan Ekspresi ile önce Bitlis, sonra Tatvan’a gider. Tatvan’da babasının sayesinde açılan Denizcilik Bankası oteline yerleşir.

Resepsiyonda üstü başı hırpani, dev gibi ama beli bükülmüş bir adam iki kişiyle kavga etmektedir.

Atilla hemen tanır adamı ve “Mecidoo” diye seslenir.

Babası gittikten sonra gelenler Mecido’yu kovmuşlardır. Oğlunun açtığı bakkal dükkanı geliri ile kıt kanaat geçinmektedirler Tatvan’da.

Sarılıp ağlaşırlar.

“Van Gölü’nün Gemileri” kitabını yayımladığı Naviga Yayınları ve Naviga dergisi yazarlarından olan Atilla Algon, denizciliğe ve yelkenciliğe Van Gölü’ünde başlamıs 1979 yılında Algomar Yat firmasını kurarak hobisini işi haline getirmiştir.

Screen Shot 2022-01-11 at 11.11.02 PM

Beni bu güzel hikayeden haberdar eden değerli okurum Dinçer Egin’in çok anlamlı bir tespiti vardı.

“Sadece devlet değil, eşkiyası bile kaliteliymiş o zamanlar”!

İçimizi ısıtan bu hikayeleri paylaşmaya, Atatürk Türkiye’sinin idealleri, özverileri ve umutlarını tekrar yeşertmek üzere, pes etmeden mücadeleye devam.  

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

5 yanıt

  1. İlkolarak yazılarınızı Bütün Dünya ile takipetmeye başladın, çok sürükleyici, doyurucu ve insanın içini isıtan, gururlandıran kimi zamanda gözlerimizi dolduran içerikle dolu.. Elinize, kaleminize, emeğinize saglik diliyorum.

  2. İlk olarak yazılarınızı Bütün Dünya ile takipetmeye başladım; çok sürükleyici, doyurucu ve insanın içini isıtan, gururlandıran kimi zamanda gözlerimizi dolduran içerikle dolu.. Elinize, kaleminize, emeğinize sagliklar diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir