İmparatorluğun yenilgisini belgeleyen Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918’de imzalanmasından kısa bir süre sonra Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa ve Bahattin Şakir yurtdışına kaçmışlardır.
Ömrü boyunca boş hayallerle onbinlerce vatan evladını ölüme gönderen çapsız hanedan damadı Enver ve saz arkadaşları önce Osmanlı’yı bir oldu bitti ile harbe soktular. Sonra çeşitli cephelerde Alman Paşaların emrine verilen vatan evlatlarını feda ederek Alman İmparatorluğunun çıkarlarına hizmet ettiler.
Bugün Sarıkamış’da donarak ölen ayağı çarıklı 90,000 vatan evladının ölüm yıldönümüdür.
Hicaz’dan Galiçya’ya, Sarıkamış’tan Çanakkale’ye kadar emir ve komuta baştan itibaren Mustafa Kemal Paşa gibi yetişmiş değerli subayların elinde olsaydı bugün üzerinde durduğumuz toprakların haritası çok farklı olacaktı.
Yüzde 3 okuma oranıyla öğretmen, doktor, mühendis, hatta tren kullanacak makinist bulamayan yeni kurulmuş Cumhuriyet’in başında da Mustafa Kemal Atatürk ile beraber tarihin yetişmiş en iyi kadroları olacaktı.
Hala son Osmanlı Padişahı ve bu çapsız salon paşalarına toz kondurmayan yandaşlar izliyorum medyada. Hangileri daha büyük hain bilemiyorum.
Yandaşlardan biri Enver Paşa’nın ne kadar doğru ve dürüst olduğunu anlatırken aklıma geldi
Selah Cimcoz, Meclis’i Mebusan basılınca Malta adasına sürgün edilenler içinde bulunan bir Türk aydınıdır .Osmanlı İmparatorluğunu savaşa sokan Enver Paşanın babası Ahmet Paşa da Malta sürgünleri arasındadır. Bir gün nazırlar, paşalar, ünlü gazeteciler oturmuş aralarında sohbet ederlerken Ahmet Paşa sohbete katılıp “evlatlarım, ben hayatım boyunca hiç harama uçkur çözmedim” der. Öyle deyince Selah Cimcoz atılır; “ah paşam, der, siz keşke helale de uçkur çözmeseydiniz, şimdi buralarda olmazdık”.
Bugünlerde biri daha var sonu Enver Paşa’dan beter olacak bence.
Onun her işi Allah adına ama her işi haram.
Anladınız siz onu.