İmkansızı başarmış, mucizelere imza atmış galip devletin temsilcileri Lozan’a gideceklerdi. Ömrü cephelerde geçmiş, hayatlarında hiç sivil elbisesi olmamış, borç parayla takım elbise diktirip yollara düşmüş bu onurlu devlet adamlarının ruhları şad olsun.
Lozan olmasaydı Türkiye eline bırakılan bir avuç Anadolu toprağında Fransa, İngiltere ve İtalya’dan oluşan üçlü bir Komisyon ile köle hayatı yaşayacaktı. Bu üçlü komisyonun onayı olmadan Türkiye, adım atamayacak, çivi çakamayacak kısaca, nefes alamayacaktı. Sevr Antlaşmasına göre Türkiye’nin kanun çıkarma hakkı yoktu. Mahkemesi, kolluk gücü, ordusu silahı, askeri yoktu, olamazdı. Yatırım yapamaz, banka kuramaz, para basamazdı. Fabrika, okul, hastane, yol, köprü yapma hakları bile olmayan, içte, dışta, her konuda herşeyiyle bu komisyona bağlı bir Türkiye olacaktı.
Cumhuriyet düşmanı bazı zihniyetler ısrarla Lozan’da bize ne söylendiyse kabul ettiğimizi, Lord Curzon’un isteklerinin harfiyen yerine getirildiğini söylüyor ve yazıyorlar. Roman gibi yazılmış mesnetsiz kitapları belge gibi kullanmak pek bir moda son zamanlarda. Lozan hakkında tarihi belgelere, hatıralara bile bakmaya gerek kalmadan Sir Andrew Ryan’ın sadece tek bir cümlesini hatırlatmak istiyorum.
“Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu ve en kötüsüdür”.
Bunu ne “kitap okumam, özetini bana okurlar diyen cahil” ne de ardından giden koyun ve yalakalar anlamak ister.
Bir yanda yoktan var edilmiş ancak enkaz halindeki ülkeyi eğitimden adalete, ziraatten sanayiye kadar ülkeyi inşa eden, komşu ve dünya ülkeleriyle dostluk kuran, bunca “dahili ve harici” bedhahlara karşı laik Cumhuriyet’in hala dimdik ayakta durmasına sebep olan Mustafa Kemal Atatürk, bir yanda hiç sıkılmadan onu eleştirme cüretinde bulunan, kendi yatak odasından devletin her organlarına kadar sızmış olan cahil bir imama ülkeyi teslim etmiş bir hacı.
Konularımızı, tarihimizi, bugün yaşadıklarımızın sebeplerini bıkmadan, usanmadan genç kuşaklara anlatmaya devam edeceğiz.