Bu ülkede akape’nin bir Cumhurbaşkanı var.
Çok tarafsızdı kendileri, artık alenen taraflı oldu.
Konum anayasaya uymadığından anayasayı konuma uyduran davasını satmış bir Bahçeli,
yanında da her iktidarın rüyalarını süsleyen bir ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu.
İktidarsız yani.
Fetöyle mücadele edenlerin Fetö’cü olarak içeri atıldığı, yalakaların, yandaşların ihya olduğu bir ülke.
Bitmiş terörün açılım zırvasıyla canlandırıldığı, Cumhuriyet tarihinin en kişiliksiz dış politikasını
yönetmek için atanan en başarısız dışişleri bakanı eminim birazdan şehit haberleri için ekran karşısına gelecektir.
Hiç şehit olan arkadaşınızın haberini onun anasına, ailesine haber vermek
zorunda kaldınız mı?
Anaların, babaların evlatlarını ilk ellerine aldıkları anları düşünüyorum.
Minicik yavru gözlerini açmış.
Bir aile büyüğü kulağına ismini okumuş muhtemelen.
Önce anne demiş, konuşmuş.
İlk adımını atarken babası da görmüş.
Dizini yaraladığında koşmuş annesi.
Okulun ilk günü ağlarken evladı, babası da fena olmuş.
Büyümüş, serpilmiş.
Sesi kalınlaşmış önce.
Traş olduğu ilk günü hatırlarmış hep annesi.
Komşunun kızını da gözüne kestirmiş, başını bağlarız diye.
Oğlan daha yaşım genç anne diyormuş ama ne de olsa ana yüregi,
Düşünmeden edemezmiş.
Hele bir askerlik bitsin de.
Çakı gibi asker olmuş.
Davul, zurnalarla yolcu etmişler.
İlk çarşı izninde hemen bir fotoğraf çektirmiş “Mehmetçik”.
“Herşey Vatan için”.
Dostluktan öte, kardeş olmuş arkadaşlarıyla.
Asker ocağı bir tılsım.
Hem de sevdalıymış.
Hayalleri, planları, őnünde uzun bir hayat.
Kahpeler, hainler yıkmışlar o hayalleri.
Tezkereye 52 gün kala.
İzin de kullanmamış, erken dönerim diye.
Heyecanla beklerken güzel haberi,
Acı haber tez gelirmiş.
Çoğunlukla da gece gelir nedense.
Önde Komutan, arkada bir doktor, iki de hemşire.
Kapıyı açıp komutanları görür görmez anlarlar zaten!
“Başımız sağolsun” deyişini duymazlar bile.
Kabus mu acaba, uyanıversem, yiğidim görünüverse kapıdan,
Ne olur Allahım, neden ben?
Davul zurnayla uğurlanarak ocağa gönderilen yiğit gelmiştir artık,
Gelmiştir ama al bayrağa sarılı tabut içinde.
Paramparça vücudu.
Görmek ister anası.
Bakma teyzeciğim, sen onu resimleriyle hatırla!
Yüregin yanar, neye isyan edeceğini bilemezsin.
“Vatan Sağolsun”.
Ateş düştüğü yeri yakar.
Şehitlerine mi üzülürsün yoksa bu haberlerin artık alışılagelmiş olmasına mı?
Bu acıyı yaşarken sen,
Gemicikleri, rantları, yandaş ve yalakaların akıllara zarar yaşamlarını düşünürsün.
Onlar rahat, rahat çalsınlar diye mi şehit oldu bu fidanlar dersin!
Bakarsın pişkin pişkin TeCe bize baskı yapıyor diye konuşan hainlere.
Bebek katiline “Sayın Liderimiz” diyen hayasızlara.
“Halkımıza özgürlük” diyerek kardeşi, kardeşe kırdıran,
Washington’da ofis açıp, kokteyl partilerde kadeh tokuşturan sahtekarlara
bakakalırsın.
Daha geçenlerde küçücük bir kız çocuğu babasının tabutunu öpüyordu.
Dedim ya alıştırıldık herhalde.
Her gün daha kötü bir haber olduğu için önceki gün unutuluyor.
Haberler geçer.
Namazlar kılınır.
Şehitler ölmez diye haykırıp,
Doktorlar da hazır tutulur, analar babalar fenalaşınca…
Sonra göbek havası, şarkılar, türküler.
Yarışma programlarına,
Hah bir de evlendirme programları…
Gencecik fidanlar dökülürken sapır, sapır,
Çoğunluk “Acun” izliyordur.
Biz gene koşuşturmalı hayatamıza ve bozuk ekonomiye döneriz.
“Hayırlısı” der büyüklerimiz.
Oysa:
Allahın verdiği aklı kullanmayana hayır yok!
Ağzı terörist demeye varmayan teröristler mecliste oturuyor.
Kin, nefret ve ölümle körüklenen güç göğsünün tam ortasına yerleşmiş.
Bebek katili bir kahpe için siyaset ortamı hazırlanıyor.
Bütün bunlardan daha vahim ve daha elim olmak üzere:
Biz bu sözde liderleri haketmiyoruz.
Bu ülke ve bu insanlar bunu haketmiyor.
Yaşanan sıkıntılar, bu şehit haberleri ve üzüntüler bizi harekete geçirmeli.
Rantı değil, halkı düşünen bir lider, güzel kadrolar ve doğru projeler olmalı önceliğimiz!
Şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, milletimize sabırlar diliyorum.