Ara
Close this search box.

Haberler

Haberleri izlemek istemiyorum. Yapmacık, yanlı, yalaka programlara tahammülüm kalmadı hiç. (Fox TV, Halk TV ve Ulusal Kanal’da hala tarafsızlığını korumaya çalışan bir iki değerli arkadaşımı tenzih ederim) Hatta televizyona bakmak bile istemiyorum ama duramıyorum. Bakınca da pişman oluyorum.

3 tane cüppeli sarıklı çıkmış oturmuş, güya açık oturum. Atatürk’e hakaretin sonu yok. Hemen değiştiriyorum kanalı, sinirlerim kaldırmıyor artık. Bunları artık ikna etmenin bir imkanı filan yok. Böcek ilacı döküp ateşe vermek istiyorum.

Hop kanalda dünya lideri, “eyyyy” bağırıyor yine birilerine. Dinlemiyorum bile, hemen değiştiriyorum.

Bu arada sosyal medyada iki haber var. Biri CHP’nin yeni İstanbul il Başkanı.

Sanki bütün konular bitmiş, her şey çözülmüş, tek kusur Atatürk kalmış gibi, kadın yazmış da yazmış. Yadıkça da açılmış. Atatürk’ün militarist ve despot yönetimi filan; daha nefeslenemeden Türklerin dini inançları ve ırkçı tutumları yüzünden Ermeni toplumunu linç edip onları dünyadan silmek için çoluk, çocuk topyekün soykırım yapıldığını ifadesini dinliyorum şaşkınlıkla. Yurtdışında ömrünü bu yalanlarla mücadeleye adamış biri için dehşet bir demeç.

Hakikaten İlber hoca haklı. Cehalet mutluluk.

Net!

Tabii ben bunları düşünemiyorum o ara.

O an düşünebildiğim tek şey var.

Televizyonun içine girip kadına soykırım yapmak!

Öyle olmaz, böyle olur diyerek.

 

Dünya lideri tüm bunların içinden bu sözde il başkanı kadının kocasının domuz eti yediğine takmış, onu anlatıyor. Ulan şerefsiz niye domuz yersin, haram ye, para ye, ihale ye, nikahla, nikahla boz, kadın kız ye, değil mi, ahmak herif!

Sosyal medyada diğer haber ise daha yeni duyuluyor. 39 yaşında işsiz, aç, çaresiz bir adam kendini ateşe verip yakıyor. Nerede? Meclisin önünde!

Özgür basınımız bu habere değinmediğinden haberi sosyal medya veriyor.

İlk demeci ana muhalefet lideri, yani başka bir anlamda iktidarsız Kılıçdaroğlu veriyor. “Niye orada yaktın kendini” diyor, “gidip sarayın önünde yaksaydın” diyor. Yanlış mı duydum acaba diye afallıyorum. Dünya lideri bu gollük pası kaçırmıyor tabii, “eyyy Kılıçdaroğlu” diye başlıyor.

Şu adamı bile haklı çıkardın ya sen, yazıklar olsun!

Kara çarşaflılara CHP rozeti takman bile daha iyiydi. Kendi tabanınızı bırakın siz kara carşaflılara yönelin. Aslı dururken sahtesine oy verir mi bunlar?

Bu güne kadar tek bir icraatın oldu, yürüdün.

Onun da arkası gelmedi zaten.

Bahçeli’yi söylemiyorum bile. Bir de hala bunun peşinde gidenler var, o olmasa iç savaş çıkarmış, akape onsuz hiç bir şey yapamazmış. Bazı ismi lazım değil şahısların sübyancılık hikayeleri bile daha inandırıcı geliyor bu zırvaları dinledikçe.

Sonra bakıyorum biri konuşuyor, “Amarıka’nın bölgedee’ki oporosyonları” filan diye! Dikkat kesiliyorum, aslında dehşete kapılıyorum demek daha doğru. Çek ve senetler için “şikeyetler üzerine” diye devam ediyor o muhteşem konuşmasına, senetlerin “pırutestusu” filan, anlatıyor bir şekilde. Ortalama 245 adet Türkçe kelimeyle heceleyerek kendini ifade ediyor. Bu da bir çeşit medeni cesaret, tebrik etmek lazım. “Saayın CB’mız o duruşu güstermesiynen hepimizin güstermesinin ne kadar önemli bir şey güsterdiğini bütün dünya’ya güsterdik” diyor. Aynen bu şekilde.

Ne güsterecek, bunların zihniyetlerini bildiğimden düşünmek bile istemiyorum.

Halbuki ücretsiz okuma yazma kursları var.

Baktım hacı kimdir diye, elbette imam hatipli.

Olmayanın zaten devlet kademesinde ne işi olabilir?

Bir vekil, bir bakan çıkıp konuştuğu zaman ağzımız açık dinlerdik. Kültürü, bilgisi, tavrı, nezaketi! Şimdi de ağzım açık dinliyorum ama şaşkınlıktan.

Nereden nereye geldik diye.

O makamın kapısında odacı bile olamayacak adamı, rüyasında görse hayra yormayacağı makama getirip oturtursan tabii ki seni övecek, beni değil.

Bakan olduktan sonra badem bıyık bırakan sevgili Mevlüd kardeşimiz de müthiş açıklamalar yapıyor. Bence eline dünya liderimizin resmini alsın, hiç konuşmadan “ o ne derse o” yazsın.

Hayır ne lüzumu var, yorma kendini!

Ülkede eğitim sistemi 12 senede 14 kere değişmiş.

Kuru fasulye, mercimek hatta hayvanların yediği saman bile ithal.

Hayvancılık, tarım, çiftçilik ölmüş.

Turizm yok.

Teknoloji veya başka bir üretim yok.

Varsa yoksa avanta ihalelerle inşaat.

Bu nereye kadar gider?

Bu arada o sözde saraya yapılan masrafla irili ufaklı bir kaç devlet yönetilir, o da başka konu tabii.

Bir ülkenin bir ülke kadar büyük bir şehrinde, çocukların hamile kalmasının hastane tarafından kayda alındıktan sonra hasır altı edilmesini kim, nasıl açıklayabilir?

Nasıl bir hayvanlıktır bu?

Bu çocukların ırzına geçen yaratıkların bu olayı saklamaya çalışan yaratıklardan farkını bana birisi anlatabilir mi?

Olayı ortaya çıkarıp şikayet edilen kişi tehdit ediliyor. O yone de şikayetini yapıyor takipsizlik veriliyor. O insan evladı bir daha şikayet ediyor. Bu sefer hem takibe gerek yok kararı geliyor hem de şikayeti yapan şahıs bir değil, iki kere sürülüyor.

Sonra oğlum soruyor “niye sinirlisin baba”?

Sinir mi kaldı!

 

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir