Ara
Close this search box.

GAFLET, DALALET VE HATTA HIYANET

Memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar, GAFLET ve DALALET ve hatta HIYANET içinde olabilirler!

Screen Shot 2022-10-01 at 10.29.31 PM

Mustafa Kemal’in nasıl ve nerede Paşa ünvanı alındığı pek bilinmez. Gelecek yazımızda yer vereceğimiz bu hikaye son derece önemlidir çünkü onun Paşa olmasıyla beraber Bağdat’ın düştüğü haberi gelir ve Mustafa Kemal Enver Paşa tarafından derhal İstanbul’a çağrılır.

Gelecek sayımızda detaylarıyla anlatacağımız bu tarihi olayın önemi Mustafa Kemal’in Almanya seyahatiyle ilgilidir. Osmanlı’yı kendi başlarına karar vererek harbe sokan Alman hayranı Enver, Talat ve Cemal Paşa üçlüsü, Bağdat’ın düşmesinden sonra Almanlarla bir anlaşma yaparlar. Plan, 5 milyon altın yardımı alarak, Almanların komuta edeceği Osmanlı odusunu Bağdat ve Kudüs üzerine göndermek ve kaybedilen toprakları İngilizlerden geri almaktır.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.16.23 PM

Mustafa Kemal Paşa bu plana şiddetle karşı çıkar. Tam da bu sıralarda hasta olan Mehmet Reşad yerine Almanya İmparatorunun davetine icabet etmesi için Veliaht Vahidettin’in gönderilmesine karar verilir. Enver Paşa, Alman İmparator ve kurmayların, yapılacak bu sefer için Mustafa Kemal’i razı edebileceklerini düşündüğünden, bu seyahate Mustafa Kemal Paşa’nın da yaver olarak katılmasını uygun görür. Mustafa Kemal Paşa da, ileride Padişah olacak Vahdettin’e bazı gerçekleri anlatabileceğini düşünerek bu teklifi derhal kabul eder. (Sonradan Sultan Mehmet Vahideddin, Sultan Vahdettin veya Osmanlı Türkçesiyle Vahidüddin)

13 Aralık 1917 tarihinde Veliaht Vahdettin’in ile tanışma günüdür. Başyaver, Albay Naci daha sonra Büyük Taaruz’da Mustafa Kemal’in tümen komutanlığını yapacak olan rahmetli Korgeneral Naci Eldeniz’dir. Naci Paşa ile buluşan Mustafa Kemal Paşa ile Vahidettin’in Vaniköy’deki köşküne giderler. Salonu geçip arap hasırıyla örtülmüş bir kapıdan geçerek bir odaya girerler. O sıralar 56 yaşında olan Vahidettin hızlıca yürüyüp birden yavaşlar ve kanepenin bir ucuna oturup gözlerini kapar. Mustafa Kemal şaşırmıştır. Bir süre sessiz otururlar sonra Vahidettin bir ara gözlerini açıp “sizinle müşerref oldum, memnunum” diyerek tekrar gözlerini kapar. Mustafa Kemal aynı şaşkınlıkla yaveri Naci Albay’a bakar, o da durgundur. Cevap versin mi, vermesin mi, ne söylesin şaşırmış kamıştır. Bir süre daha sessizce otururlar sonra Vahidettin yine gözlerini açıp “seyahat edeceğiz değil mi” diye sorar.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.16.29 PM

Gerisini Atatürk’ün kendi ağzından dinleyelim.

İtiraf edeyim ki, bir mecnunla karşı karşıya olduğumu derhal hissetmiş, fakat mantıklı konuşmaya girişmekten kendimi alıkoymuştum.

Hemen ayağa kalkıp dedim ki:

“Efendi Hazretleri, evet, seyahat edeceğiz. Seyahat 2 gün sonra başlayacaktır. Perşembe akşamı garda hazır bulunacaksınız, oradan hareket edeceğiz”.

Vedalaşıp çıkarlar.

Son derece fiyakalı bir saray arabası onları alır, Mustafa Kemal Yaver Naci’ye bakar ve “zavallı, talihsiz, acınacak birisi, bunlarla ne olabilir” der.

Öyledir diye cevap verir Yaver. “Bu zavallı yarın padişah olacaktır, kendisinden ne beklenebilir?”

Garda buluştuklarında Vahidettin sivil kıyafetlidir. Sonradan anlaşılır ki kendisine ferik rütbesi (tümgeneral) verilmiş ancak daha sonra mirliva (tuğgeneral) olduğu tebliğ edilince gücenmiş o halde ben de üniforma giymem demiştir. Mustafa Kemal Paşa Vahdettin’e “askerin önünden geçerken onları selamlayınız” dediğine pişman olmuştur çünkü Vahdettin askerin önünde iki elini şuursuzca havaya kaldırarak ne yaptığını bilmez bir şekilde trene binmiştir.

Tren Trakya tarafına yol alırken gözleri devamlı kapalı olan Vahdettin bir anda gözlerini açıp dikkatle Paşa’ya bakmış ve konuşmaya başlamıştır. Vahdettin Mustafa Kemal Paşa’ya “afedersiniz Paşa Hazretleri, birkaç dakika öncesine kadar kiminle seyahat ettiğimi bilmiyordum. Ancak trenin hareketinden sonra aldığım bilgi üzerine gıyaben sizi çok yakinen tanıdığım ve takdir ettiğim bir komutanımla beraber olduğumuzu anladım. Ben sizi çok iyi bilirim. Arıburnu’nda ve Anafartalar’da yaptığınız icraat ve kazandığınız başarılar tamamen bilgim dahilindedir. İstanbul’u ve her şeyi kurtarmış bir komutanımızsınız, beraber seyahat etmekte olduğum için çok memnunum ve bundan şeref duyuyorum” demiştir. Vahdettin bunları yavaş ancak son derece etkili bir şekilde söylemiş, Atatürk de gerektiği gibi cevap vermiş ve yine Atatürk kendi anılarında, Vahdettin ile aralarında son derece güzel, ciddi ve samimi konuşmalar olduğunu yazmış hatta gerek Almanya, gerek yurda döndükten sonra Vahdettin’in yapması gerekenler hakkında telkinlerde bulunduğunu, bu fikirleri Vahdettin’in olumlu karşıladığını ifade etmiştir.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.16.43 PM

Tahta geçen Vahdettin sadece kendi menfaatlerini kollayan, İngilizler tarafından atanmış bir Vali gibi çalışmaya başlamıştır. Göreve getirdiği Sadrazam Damat Ferit ise zaten hainliği herkesce bilinen bir İngiliz hayranıdır. Yalakalık ve yandaşlık dışında bir meziyet veya fikri olmayan Damat Ferit için bir tehlike vardır. Halkın ve ordunun çok güvendiği bir isim, Mustafa Kemal Paşa. Özellikle Mustafa Kemal Paşa’nın Ahmet Rıza Bey’le hükümet kurma çalışmaları, Vahdettin ile sık görüşmesi, itilaf devleti temsilcilerinin kendisiyle temas kurmak istemeleri, Damat Ferit’i kuşkulandırmış, Mustafa Kemal Paşa’yı kendisine bir rakip, potansiyel bir tehlike olarak görmesine sebep olmuştu.

Mustafa Kemal Paşa’yı acilen Payitaht’dan uzaklaştırmak lazımdır. Damat Ferit tam da bu düşünceler içindeyken İngilizler onun önüne bir dosya atarlar. O da dosyayı Harbiye Nazırı Şakir Paşa’ya ileterek planını anlatır. Gerisini yine Atatürk’den dinleyelim.

“Şakir Paşa bir tek kelime bile söylemeden bana dosyayı uzattı. Dosyayı baştan sona gözden geçirdim. Özeti şu idi: Samsun ve avalisinde bir çok Rum köyleri Türkler tarafından her gün tecavüze uğramaktadır. Bunu men etmek lazımdır. Eğer siz aciz iseniz, vazifeyi biz üstümüze alacağız. Okuduktan sonra Paşa’ya baktım, emriniz nedir dedim”.

Şakir Paşa “işte böyle midir, değil midir, oralara bir zatın gidip tetkiklerde bulunması lazımdır. Ben Sadrazam Paşa ile (Damat Ferit) görüştüm, sizi münasip gördük”.

Mustafa Kemal Paşa bu vazifeyi memnuniyetle kabul ederek detayları gözden geçirmek için, Genel Kurmay Başkanı ile görüşmek üzere izin ister.

Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa yerinde yoktur. Çünkü kendisinden Suriye Fatihi General Allenby İstanbul’a geldiğinde Fevzi Paşa’nın karşılaması istenir ancak Fevzi Paşa kabul etmez. Baskı gelince de ben hastayım eve gidiyorum diyerek makamı terk eder. Makamda yardımcısı Kazım Paşa vardır. (Korgeneral Kazım İnanç) Kapıları kapat, yalnız mıyız diye sorduktan sonra durumu kendisine anlatır. “Ben” der, “zaten şu veya bu şekilde Anadolu’ya geçmek fırsatı arıyordum. Madem ki onlar teklif ettiler, fırsattan mümkün olduğu kadar istifade etmeliyiz”.

Sonra kısık sesle sorar, “yalnız mıyız?”

Kazım Paşa ayağa kalkar, etrafı kolaçan ederek kapıları kapatır, Mustafa Kemal’e bakar ve heyecanını kontrol etmeye çalışarak sorar, “bir şey mi yapacaksınız, zaten ordu müffetişliği konusu var, oraya ordu müfettişi olarak gidebilirsin. 

Mustafa Kemal Çanakkale’de de kader birliği yaptığı dostuna bakar ve “kulakların bende olsun Paşa, vazife olsada, olmasada yapacağım, ünvanın önemi yok, yalnız şimdi Harbiye Nazırı ile konuş, benden ne istiyorlar tespit et, üst tarafını kendimiz yaparız”.

Kazım Paşa derhal Nazır ile görüşür ve odasına dönüp anlatmaya başlar. “Maksat Samsun havalisinde Rumlara tecavüz eden Türkleri bastırmak, sonra da Anadolu’da kurulan milli kuruluşları ortadan kaldırmak. Mustafa Kemal’i bunun için yolluyoruz. Kendisine Sadrazam Paşa ile yetki vereceğiz” diyorlar.

“Tamam” der Mustafa Kemal. “Kazım Paşa, onlar ne istiyorlarsa fazlasını ekleyerek bir talimatname kaleme alınız yalnız iki maddeyi ben not ettireyim”. Atatürk anılarını kaleme aldığında şöyle anlatıyor. “Benim önem verdiğim yetki konusuydu. Mümkün olduğu kadar Anadolu’nun her yerine emirler verebilmeliydim. Samsun’dan başlayarak bütün Doğu vilayetlerinde bulunan kuvvetlerin komutanı olmak ve buradaki valilere doğrudan emir vermek. Paşa onların arzularını bir araya topla fakat sonuna bu iki maddeyi ekle”.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.17.04 PM

Fırsatı iyi değerlendiren Mustafa Kemal Atatürk, arkadaşlarının da yardımlarıyla, olağanüstü yetkilerle 9. Ordu Müfettişi olarak, “görev bölgesinde iç huzuru sağlamak, silah ve cephaneleri toplamak, vatandaşlara silah dağıtılmasını engellemek ve bunu yapan kuruluşları ortadan kaldırmak üzere” nezaretten çıktığı anı şöyle anlatır.

Ne ala şey. Talih bana öyle müsait şartlar hazırlamış ki, kendimi onların kucağında hissettiğim zaman ne kadar bahtiyarlık duydum, tarif edemem. Nezaretten çıkarken heyecandan dudaklarımı ısırdığımı hatırlıyorum. Kafes açılmış, önünde geniş bir alem, kanatlarını çırparak uçmaya hazırlanan bir kuş gibiydim”.

Samsun’a ayak bastıktan sonra Milli Mücadele’yi başlatan Mustafa Kemal Paşa’nın yaptıkları karşısında İngilizler ve Saray tam bir şaşkınlık yaşamaktadır. Nasıl bir hata içine düştüklerini anlayan İngiliz güdümlü Saray, telaş içinde Mustafa Kemal Paşa’yı, Havza’ya gitmesinden hemen 3 gün sonra geri İstanbul’a çağırır ancak artık iş işten geçmiştir.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.29.23 PM

Nutuk 19 Mayıs 1919 tarihi ile başlar. Tam da en başında, Atatürk kendi ağzından aynen şöyle söylemiştir.

“Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir mütarekename imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir halde. Millet ve memleketi Harbi Umumi’ye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı.”

Vahdettin’in hain olmadığı hatta Mustafa Kemal Paşa’yı Anadolu’ya bizzat gönderdiği zırvalarına karşı tokat gibi cevap sadece bununla sınırlı değildir.

Yurdun her köşesi adım adım işgal edilirken, sarayında 19 yaşında bir kadınla 5. evliliğini yapan Vahdettin madem Vatan’ı düşünüyordu da neden Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a ulaşmasından henüz 3 gün geçtikten sonra acilen geri çağırdı?

Screen Shot 2022-10-01 at 10.17.14 PM

Neden direneceği belli olan 17. Kolordu komutanı ve İzmir Valisi Nurettin Paşa’yı hemen değiştirdi? Neden onun yerine satılmış, şerefsiz bir İngiliz ajanı olan Kanbur İzzet ile onursuz, satılmış, içi geçmis Ali Nadir isimli sözde Paşa’yı atadı? İngilizlerden aldığı parayla Kuvvacılara karşı Kuva-yi İnzibatiye’nin kurulması için kim emir verdi? Bu çapulculara Osman’ı Ali devlet nişanlarını kim verdi? Nemrut Mustafa denilen ahlaksızın verdiği idam kararlarını derhal kim onayladı? Anzavur denilen cani serserinin halkı ve milliyetçileri katletmesini görmezden gelen kimdi? İngiliz uçaklarıyla Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının katli vaciptir yazılı duyuruları ve Şeyh’ül İslam fetvasını attırırken, neredeydi Vahdettin’in Vatan aşkı?

Atatürk kendi anılarında Vahdettin ile son görüşmesini aktarırken yakınır. “Vahdettin demek istiyor ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız İstanbul’a hakim olanların (İngilizlerin) siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yola getirirsem, Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım”.

1952 yılında İngiliz resmi yayınlarında çıkan bir belge!

Tarihe dikkat!

Screen Shot 2022-10-01 at 10.17.25 PM

30 Mart 1919. Sadrazam Damat Ferit, İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe ile yaptığı görüşmede “Türkiye’nin İngiltere’ye ancak ve yalnız İngiltere’ye tabi olmak istediğini” bildirir ve Padişah’ın kendi eliyle yazdığı tasarıyı kendisine teslim eder.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.16.53 PM

Tasarı’da Osmanlı ülkesinin 15 yıl süreyle İngiltere sömürgesi olması istenir. Mısır ve Kıbrıs gibi örnekler olmasına rağmen safca vade dolunca serbest bırakılacağı varsayılırken İngiltere’ye Doğu’da bir Ermenistan kurulması dahil her konuda serbestlik tanınır ve devlet idaresi İngiliz’e bırakılır.

Vahdettin bir hain değilse, 16 Kasım 1922’de İstanbul İşgal Orduları Komutanı General Harrington’a, “İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devletine sığınır ve bir an önce başka bir yere götürülmemi talep ederim efendim, Müslümanların Halifesi Mehmet Vahdettin” imzalı bir mektup yazarak, bir İngiliz savaş gemisine binerek kaçan kimdir?

Önce Nutuk okuyalım.

Bugün dahi bazı çevrelerce hala övülmeye çalışılan Padişah’ın acizliği, cahilliği, korkaklığı, kendi geleceği için vatanı peşkeş çekmesinin, hainliğinin yazılı, belgeli ispatları, o haine hizmet eden yalaka ve yandaşların yaptıklarını, rezilliklerini okumadan, anlamadan yarınlara bakamayız.

Nutuk’un taslağı TC Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı (ATASE) Arşivi’nde bulunmaktadır. Atatürk, bazı bölümlerini kendisi yazmış, bazı bölümlerini yazdırmıştır. Taslaklar üzerinde düzeltmeler, çıkarmalar ve eklemeler vardır. Atatürk hazırlık aşamasında, toplanan yüzlerce vesikayı tek tek elden geçirmiş ve düzenlemiştir. Aynca kişilerin bilgisine başvurulmuştur.

Atatürk, yazdıklarım ilgili kişilere okuyup saatlerce tartışmış ve son şekli vermiştir.

Nutuk’un önemli bir bölümü Ankara’da Çankaya’daki çalışma odasında kaleme alınmış, son bölümleri İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda yazılmıştır

Atatürk konuşmasında bütün gerçekleri teker teker ortaya dökerken, ispatları, belgeleri Kongre Katibi Ruşen Eşref’e (Ünaydın) uzatarak okumasını rica etmiştir. Meclis salonunda 63 ilden gelen ikişer delege ve milletvekillerinin yanı sıra yabancı ülke temsilcileri de hazır bulunmuştur.

Atatürk’ün bu eserinde bildirdiği olay ve şahsiyetler hakkındaki bilgilerin doğruluğunu bir cilt dolusu belge ile büyük oranda teyit etmiş olması da Nutuk’un sıradan bir kitap olmadığını, ne derece güvenilir bir kaynak olduğunu bizlere göstermektedir.

Screen Shot 2022-10-01 at 10.22.35 PM

Rahmetli Turgut Özakman’ın günümüzde de çokça duymaya başladığımız zırvalara karşı belgelerle bir tokat gibi verdiği cevabı olan “Vahidettin, Mustafa Kemal ve Milli Mücadele, Yalanlar, Yanlışlar, Yutturmacalar” isimli eserini de ayrıca tavsiye ediyorum.

Cahilliğin sonu yok. Gerçekleri bilmeden ileriye bakamayız. Osmanlı bir ailedir, hanedandır. Türk tarihi ne onlarla başlamış, ne de onlarla sona ermiştir.

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir