Gurbet vardı eskiden.
Beyaz peynir, zetin bulabilmek için Rum ve Ermeni bakkallar arardık Amerika’da. Bir Türk ile karşılaşsanız omür boyu dost olurdunuz.
Türk gazeteleri postayla haftalar sonra gelirdi.
Bizim anne, babalarımız Amerika’ya geldikleri zaman büyük çoğunluk yüksek tahsil yapmış kişilerden oluşuyordu. Hatta en büyük çoğunluk da özellikle 50 ve 60’lı yıllarda en çok aranılan mesleklerden olan doktor ve mühendislerden oluşuyordu. 80’li yıllardan sonra daha bir Almanya vari, mavi yaka vatandaşlar gelmeye başladı. Bir de Türkiye’de pek bilinmeyen geniş bir soydaş topluluğu var Amerika’da. Kırım’dan Azerbaycan’a, Türkmenistan’dan Özbekistan’a uzanan koca bir coğrafya ve buralardan gelen soydaşlarımız. Türk Bayrağı görünce gözleri yaşaran, bizleri nasıl karşılayıp kucaklayacaklarını bilemeyen soydaşlar.
Gurbette, en azından Amerika’da Türkler birbirlerine yakın ve dayanışma içindeydiler. Ne siyasi, ne de dini, hiç bir bölünme yoktu. 90’lı yıllardan sonra değer yargıları farklılaştı, Akape’nin iktidar olmasından sonra gerilemeye başladı sonra da tamamen çöktü.
Çöküş bir zamanlar kader birliği eden akape’nin yalakaları, çapsız sözde devlet adamı, özde akape müdürleri ve diyanet görevlileri ile vatan haini ahlaksız Fetö’cülerin ayrımcı ve bölücü tutumlarıyla gerçekleşti.
Bu dünya bizlere yabancıydı.
Bizim kuşak bayramlarda bile “şeker verirlerse almayın çok ısrar ederlerse bir tane alıp teşekkür edin” diyerek yetiştirildiği için, bir çok şey garip geliyor doğal olarak.
Çünkü biz büyüklere, öğretmenlere, işinin ehli olan kimselere, özellikle okumuş, bilgili, görgülü kişilere son derece saygılı olarak yetiştirildik.
Kimsenin işine, inancına karışmadık. Emeğe ve emekçiye saygı duyduk. Kibir, kendini beğenmişlik yoktu. Hatta paran varsa belli etmek en büyük ayıp olarak kabul edilirdi. Bırakın pahalı şeyler alıp giymeyi, musluktan akan suyu kapatmamak bile israf ve görgüsüzlüktü.
Yani bize öyle öğrettiler.
***
Dün Amerika’da yaşayan Türklerin sosyal medya yazışmalarına bakarken bunları düşünüyordum.
Amerika’da Türk toplumu arasında Trump’a mı oy vereceğiz, Biden’a mı şeklinde yazışmaları okurken eskiden insanların zarafetini, saygılarını, kırıcı olmamak için çırpınışlarını düşündüm.
Çünkü okuduklarım inanılmazdı.
Özellikle akape ile birlikte, büyüğe, bilgiye, görgüye saygı diye bir şey kalmadı.
Köylü adamla konuşurken “ananı da al git” diyen, askere “kelle” diye hitap eden, elhamdülillah Türklüğü ortadan kaldırdık dedikten sonra milliyetçi oyları kapmak için çark ederek “yerli ve milli” safsatasını uyduran, halkın çoğunluğu açlık sınırındayken saraylar, şatafatlar içinde yaşayan, çok kısa bir zaman diliminde kendisinin ve yandaşlarının meteliğe kurşun atma seviyesinden karunlar gibi zenginliğe ulaştıkları farklı bir dünya var artık.
Halk da zarif, görgülü, bilgili, eğitimli liderini takip ediyor doğal olarak.
Düşündüm de sıkıntı sadece Amerika’da veya Türkiye’de değil.
Dikkat ederseniz genel anlamda ülke liderlerinin çoğunda ciddi bir seviye düşüklüğü, bir eziklik, kibir ve cehaletin verdiği bir cesaret var.
Fransa’dan başlayın Yunanistan’a, Avusturya’dan Belçika’ya, Rusya’dan Kuzey Kore’ye kadar sözde liderleri bir düşünün. Kaldı ki bence içlerinde en akıllıları Putin. İran ve Arapları saymıyorum bile.
Tek istisna Almanya da dahil olmak üzere Kuzey Avrupa.
Merkel’e gazeteci soru soruyor, “üzerinizdeki elbiseyi bu sene içinde tam 3 kere giydiniz” diyor.
Merkel cevap veriyor, “ben moda tasarımcısı değilim, ülke yönetiyorum”.
Bizim hacı binlerce koruma ordusu, sayısını bilemediğimiz uçak, helikopterlerle gezerken kadın tarifeli uçakla uçuyor, tek başına market alış-verişi yapıyor, sırasını bekleyip parasını ödüyor.
Kocası yemin törenine bile gelmedi.
Eş, ahbap, dost, ihale, yandaşlık, yalakalık yok anlayacağınız.
Kuzey Avrupa.
Bu ülkeler bir başka.
İnsana, hayvana, doğaya verilen değer, saygı, ölçü, eğitim, kültür tamamen farklı.
Yine aynı ülkelere bakarsanız yönetenlerin büyük çoğunluğu kadın.
Bence fark da bu yüzden.
Koyun kadınları başa, ne açlık kalır ne de savaş.
Kültür, eğitim, öğrenim, üretim, hak, hukuk, her şey tavan yapar.
***
Konumuza dönelim.
Sosyal medya yazışmalarına bakıyorum tekrar.
Akape yandaşı bir cahil ötesi kadının yazışmaları önce hadsizliğe sonra da inanılmaz hakaretlerle terbiyesizliğe dönüşüyor.
Diğer kadın ise son derece donanımlı, zarif bir akademisyen.
Belli ki şaşkın.
Hala nezaketini korumaya çalışıyor.
Bu da yeni moda.
Verecek cevap bulamayınca küfür, kıyamet ve tehdit.
Seviye yerlerde.
Tam bir yorum yapmak üzereyken, “ahmakla münakaşa etme uzaktan bakınca kimin ahmak olduğu belli olmaz” deyişine uygun olarak “boş ver” diyorum kendi kendime.
Değmez çünkü.
Yüzyüze gelse o söylediklerinin hiç birini söyleyemez.
Ama sosyal medyya olunca aslan kesiliyorlar.
Değmez çünkü her şeyi bildiğini zanneden kibirli cahile ne anlatacaksin ki?
Aynı takip ettiği lideri gibi.
Bana da soruyorlar ne yapalım, Biden’a mı Trump’a mı oy verelim diye.
Aslında al birini vur ötekine.
Aynı Türkiye.
Al iktidarı vur sözde muhalefete.
Ben yine de bir hikayeyle cevap veriyorum.
Bektaşi’ye iki şişe şarap vermişler, “bak bakalım baba erenler, hangisi daha güzel” diye sormuşlar.
Bektaşi ilk şişeden bir fırt çekmesiyle beraber “tüüüh” diye tükürmüş, yüzünü ekşiterek, “öbürü” demiş. “Öbürü daha iyi”.
Gülüşmüşler, “yahu dur daha onun tadına bakmadın”!
“Fark etmez” demiş Bektaşi.
“Bundan daha kötü olamaz”.
Kıssadan hisse.
Varın siz düşünün.
4 yanıt
Tespitleriniz çok yerinde,yalnız Türklerin Amerika’daki çoğalmasının en önemli kesimi 80 Li yılların başında gemilerden kaçanlar olduğunu farkedememişsiniz..Her kaçan birçok akraba ve yakınını getirdi..
Çok teşekkürler
Emeklerinize saglik ne kadar zevkle okudum satirlari tebrik ederim.
Çok teşekkürler