Gençler bilmez.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları bağımsızlık mücadelesi verirken İstanbul’da vatanı peşkeş çeken Padişah ile ruhunu İngilizlere satmış Damat Ferit Paşa hükümetini destekleyen, Milli Mücadeleye katılan herkese düşman olan, Türklerin esaretini peşinen kabullenen ve kendi saltanatları için yapmadıklarını bırakmayan bir sözde basın vardı.
Nasıl, size bir şey hatırlatıyor mu?
Mütareke basını Ali Kemal, Refi Cevat Ulunay, Sait Molla, Mustafa Sabri Efendi, ve Mehmet Asim gibi milli mücadeleye karşı çıkan sözde gazeteci ve yazarlara verilen bir isimdir.
Bu tip satılık kalem ve yalakalar her devirde olmuştur ve olacaktır ama günümüz Türkiye’sinde mütareke basınını bile mumla aratan soysuzları hayretle izliyorum.
Bazı “gasteci” arkadaşlar çok ilgimi çekiyor.
Örnek, Allah Çetin Altan’ın beynini alıp onda birini ikiye bölmüş. Yarıdan az fazla olanı Ahmet’e, gerisi Mehmet’e vermiş.
Hükümetin en büyük destekçisi Ahmet şimdilerde hükümetçe pek makbul değil.
Bu yüzden çizgisi değişiverdi.
Aynı karikatürist Memecan’ın önce askeri seven sonra karşı çıkan, sonra Özal’ci, sonra Özal’a karşı, sonra sol çizgiye yakın, sonra liberal ve Amerika’ya son geldiği tarihte Abdullah Gül’ün çocuklarını ağırlarken birden AKP’li olup eşleri hanımefendinin milletvekili oluşu gibi.
Orhan Pamuk ve Hasan Cemal konularına hiç değinemiyorum, hissettiklerimi pek kolay ifade edemem.
Yaşıyorlarsa Allah uzun ömür versin, rahmetli olmuşlarsa Allah rahmet eylesin, annelerine ayıp olur, üzülürler.
Cengiz Çandar’a rahmetli Özal Texas’daki bir balomuzda azıcık oynasana Cengiz deyince Cengiz Çandar’ın orkestra eşliğinde şıkır, şıkır, kıvıra kıvıra dans etmesi zaten yeterli bir örnek teşkil etmişti.
Mehmet Barlas türünün son örneklerinden.
Hele vatan evlatları şehit olurken içtiği şarapların tadını o güzel edebiyatı ile ifade eden Ertuğrul Özkösk.
Pardon Özkök demek istemiştim.
İsimlere bakıyorum kimler var kimler.
Yasemin Çongar, Ali Bayramoğlu, Mithat Sancar, Rasim Ozan Kütahyalı.
Bunların bir kısmına facebook’da yer vermişler.
Bazılarının resimlerini bir araya getirip altına yazmışlar.
Savaş çıkarsa bunları gönderelim.
Can’a geleceğine mal’a gelsin.
Bunlar hep “gasteci” yani.
“Gasteci” kiralık kuklalar konularına da değinmeyecim.
Akşam haberlerini izlerken insan ister istemez Ertuğrul Özkök’ün Kanal D’ye hediyesi olan Birand’a takılmadan edemiyor.
Böyle bir şey sadece Türkiye’de olabilir zaten.
Elçibey’i ihbar edercesine yaptığı sözde röportaj mı dersiniz, TRT’yi dolandırması mı, her devrin hükümetine yaptığı yalakalıkları mı?
Adamın rezilliklerini yazsan kitap olur ancak ben bunlara da değinmiyorum.
Ben adamın olmayan Türkçe’sine taktım.
Yahu bu kadar mı rezil haber bülteni okunur.
Her cümle öncesi sessiz haflerden oluşam uzun eee, aaaa, ıııı ve benzer sesler.
İrticalen konuşacağım diye her cümle mi düşük kurulur.
Söyleyeceğini unutmasına mı, bağlantı yaptığı kişileri saygısızca, terbiyesizce kesmesini mi, çanak sorularla yalakalıklarına mı, yoksa habere kattığı yoruma mı kızarsınız?
Geçen programı kapatırken çok merak ediyormuşuz gibi kendi reklamını yapıyor, kitap imza gününü ilan ediyor.
Ey gidi Rauf Denktaş, Allah gani gani rahmet eylesin.
Hikayeyi bir Denktaş anısıyla bitirelim.
Türkiye ile ilgili her konuda katı düşmanlığı ile tanınan Karen Foğğ ismini Rauf Denktaş kıvrak zekasıyla, herşeyini Avrupa’ya endekslemiş STÖ ve belli medya temsilcileri için kullanıyor. Karen Foğğ çocukları diyor onlara.
Birgün karşılaşınca Mehmet Ali Birand Denktaş’a serzenişte bulunuyor. Efendim, bize Karen Foğğ’un çocukları diyorsunuz. Çok gücümüze gidiyor. Sanki orospu çocukları diyorsunuz gibi geliyor.
Denktaş cevap veriyor.
İyi ya Mehmet Ali Bey, biz de zaten öyle diyemediğimiz için Karen Foğğ’un çocukları diyoruz. Anladığın için tebrik ederim.
Bu konuşma sonrası Mehmet Ali Birand her zamanki pişkinliği ile gülerek “ilahi Sayın Denktaş, sizinle hiç kimse baş edemez vallahi” diyerek çekip gidiyor.
Nasıl beğendiniz mi?