Okumadan konuşuyor çoğunluk. Bugün yine laf atmışlar, yalan söylüyormuşuz. Devletin tüm imkânlarını kullanarak evet kampanyasına devam eden Akape ve yandaş Bahçeli’nin iddiaları ilginç.
Kılıçdaroğlu ayaküstü 40 yalan söylüyor diyorlar.
Kılıçdaroğlu’nu günahım kadar sevmem, CeHaPe’nin bugünlere gelmesinde en büyük pay sahibi ama şimdi sırası değil.
Hangi kanalı ne zaman açsam karşımda ya Cumhurbaşkanı, ya Başbakan ya da ikisi beraber. Son programda baktım, hacı’nın eline çanak soruları vermişler o da soruyor. Sayın Cumhurbaşkanım, yeni düzenlemeye göre Cumhurbaşkanı’nın TBMM’yi feshetme yetkisi var mı, yok mu?
Cumhurbaşkanı’da cevap veriyor, “öyle bir şey söz konusu değil. Bunlar hep yalan. Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi üyeleri şu anda seçildiği gibi, yine ayni şekilde seçilmeye devam edecek. Ana muhalefet bir yalan dünyası kurmuş orada yaşıyor” diyor!
İyi de, referanduma sunulan anayasa paketindeki 116. Madde ne diyor? “Cumhurbaşkanı’nın seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır”.
Hah yani feshetmiyor, kapatıp yenisini açıyor.
Kim şimdi doğru konuşmayan?
Yine 116. maddeye göre, devletin başındaki kişi, hiçbir şarta bağlı olmadan, sırf kendi takdirine göre TBMM seçimlerinin yenilenmesine ‐yani erken seçime‐ kendi seçimini de yenilemek kaydıyla karar verebiliyor. Yani iki kere 5’er yıldan seçilebilecek şahıs isterse seçimlerin yenilenmesi kararını verip, aday olabiliyor. Yani istedikleri olursa Erdoğan 2035 senesine kadar Cumhurbaşkanı olabiliyor.
Haydi gözünüz aydın!
Ayrıca yeni düzenlemede Bakanlar Kurulu yok, yetkiler Cumhurbaşkanı’na veriliyor, kararnamelerle istediğini yapıyor. Şu an Cumhurbaşkanı bir yasayı veto ederse meclisin vereceği adi çoğunluluk kanunu yapmak için yeterliyken, yeni düzenlemeye göre 301 milletvekilinin oyunu almadıkça yeniden yasalaşamıyor. Meclis devreden çıkarak Cumhurbaşkanı’nın keyfiyetine göre şahane bir idare sistemi.
Dün aklı başında bir arkadaşım da eskiden Cumhurbaşkanı yargılanamıyordu şimdi yargı yolu açıldı diyor.
Güler misin, ağlar mısın?
“Cumhurbaşkanı’nın Cezai Sorumluluğu” olan 105. Maddeye göre Cumhurbaşkanı’nın siyasi ve adli suçlardan yargılanması artık imkânsız.
Suç iddiasıyla soruşturma açılabilmesi için 301, soruşturmaya başlanabilmesi için 360, kurulacak komisyonun raporunun Yüce Divan’a sevk kararı için ise 400 oy gerekiyor. Haydi diyelim ki bir mucize oldu ve 400 oyu bu yetkin, seçkin ve yine aynı Cumhurbaşakanı’nın seçtiği omurilikli adaylarla buldunuz!
İşte o zaman kararı yine yargıçları bizzat Cumhurbaşkanı tarafından atanmış olan Anayasa Mahkemesi veriyor. Cumhurbaşkanı hakkında herhangi bir soruşturma yürütülemiyor! 105.maddede “Görevde bulunduğu sürede işlediği iddia edilen suçlar için görevi bittikten sonra da bu madde hükmü uygulanır” denilmek suretiyle
Cumhurbaşkanı’nın ömrü boyunca yargılanması da gururla önlenmiş oluyor.
Yani evet çıkmasıyla beraber buna tek kişilik bir dikta rejimi diyebilirsiniz.
Demokrasiyi araç gören, dindar ve kindar nesiller yetiştirmeyi amaç edinmiş, “elhamdüllillah Türklüğü ayaklar altına aldık” diyen, 23 Nisan’da koltuğuna oturttuğu çocuğa “ister as ister kes, patron sensin” şeklinde seslenen, dün söylediğini inkar edip bugün tamamen başka bir şey söyleyen, ilim ve irfan yuvaları yerine imam-hatipler açan, eleştiri ve karşıt fikirleri ezen, ülkeyi sünni-islam kimliğine dönüştüren, kolluk kuvvetlerinden yargıya kadar tüm gücün mutlak sahibi olan bir zihniyete kayıtsız şartsız teslim olmak istiyorsanız evet diyeceksiniz.
Bunun neresi anlaşılmıyor?
İster evet çıksın ister hayır. Yapılması gereken bu köhne ve sözde siyasetçilerden kurtulup hemen şimdiden örgütlenme çalışmalarına başlamaktır.