Metehan’da, Alparslan’da, eski Türk hükümdarlarında, Selçuklu’da, Osmanlı’da bile olmayan sınırsız bir yetki!
Diplomasız ama her şeyi, her şeyi ve her şeyin kuşkusuz en iyisini bilen, görgü timsali!
Ne demiş?
Ben Muhammed müslüman ümmetindenim. Türkiye, dinsiz, laik bir memleket haline gelmiştir. Hayatımı Mustafa Kemal’in dinsizliği ile savaşa adayacağım.
Başka ne demiş?
Türkiye’yi bir din ve şeriat devleti haline getirmek için mücadele edeceğim. Kemal Paşa zamanında çıkarılan kanunların tatbikini önleyeceğim. Kısa zamanda ümmet esasına dayanan, şeriat devletinin kurulması için çalışacağım. Dinim, Allah’ım ve bütün mukaddesatım üzerine yemin ve kasem ederim.
Kim söylemiş?
Evet doğru bildiniz.
Recep Tayyip Erdoğan.
Birlik Vakfı açılış konuşması.
Şimdi soralım.
Hangi dış mihrak?
Dış ilişkiler feci!
Bakanları saymıyorum bile. Bakanlıkta çalışan çaycıların, odacıların bile hükmü daha fazla.
En önemli görev yerlerinden biri olan Amerika’da sözde Büyükelçi, özde Akape Amerika Müdürü olan bir yalakanın en büyük icraatı Cuma namazına gitmeyenleri şikayetle merkeze çekmek.
Adalar işgal edilmiş, Suriye ve Irak durumları ortada, ne Amerika ne Rusya ne de Avrupa ile doğru bir ilişki yok, kimsenin ciddiye almadığı içler acısı bir durum.
Kulağına en son kim ne fısıldarsa sabah resmi gazeteye yetişsin diye geceyarısı ilan edilen hukuk dışı yaptırımlar, kanun hükmünde kararnameler.
Gerek yok!
Direk “buyruğumdur” de, kimsenin sesi çıkmıyor nasıl olsa.
Tam 48 ülkenin katıldığı, İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi dediğimiz anafikri “insanca yaşam” olan anlaşmadan kendi keyfiyle, hukuksuz bir şekilde çıkmamız sizi nasıl hissettiriyor?
Ya da bağımsız olması gereken Merkez Bankası Başkanı’nı “laf dinlemiyor” diyerek görevden alması?
Alttan ısıtmalı sarayının bahçesinde organik tarım yapılıp hurmaları mideye indirirken, ismini duymadığınız meyveleri istiflerken, 20 sene önce görseniz acıyıp cebine para koymayı düşünebileceğiniz kapasitesiz bir insanın şu an “Karun” gibi yaşadığını görürken, karısı yurt dışında ayakkabı çanta mağazalarını kapattırıp binlerce dolarlık harcama yaparken, “kuru ekmek yiyoruz” diyen insana “demek aç değilsin” denilen bu ülkeden umudunuz nedir?
Kaç tane uçak, araba, saray filan saymıyorum.
Bir gösterişten ibaret olan, son Osmanlı Padişahları’nın Cuma selamlıklarının yanında sönük kaldığı sözde namaz işine bakalım. Kaç araba, kaç koruma, kaç yalaka sayabildiniz?
Tarım ve hayvancılık ölmüş, ata tohumu bitmiş, mercimek yetişmeyen ülkelere ihracat yaparken şimdi onlardan mercimek hatta “saman” ithal etmek zorunda kalmanız sizi nasıl hissettiriyor?
İnsanlar ekmeğe muhtaçken ihale alıp görgüsüzce, ahlaksızca yaşayan yandaşlara ne diyorsunuz? Veya üzerinden geçmediğiniz köprüye para vermek nasıl bir mantık?
Hayvanat Bahçesi müdürünü TÜBİTAK Başkanı yapıp, onun da kuran dinletilerek yetişen kuru fasulyelerin daha hızlı büyümesi projesi için bir fikriniz olabilir mi?
Örnekleri çoğaltabiliriz ancak gerek yok.
Askeriye’de Cuma namazını hangi cemaatin imamı kıldıracak kavgası olduğunu biliyor musunuz?
Polis ve bekçilerimiz var, bir de “ne istediniz de vermedik” dediği Fetö’cülerin “kimselerin bilmediği, duymadıgı, müthiş bir süpriz ile ansızın gelişen” darbe girişimi sonrası kaybolan silahlar var. Kahraman halkımızın atletlerini egzoz borularını tıkadıkları tanklardan bahsetmiyorum.
Fetö’den içeride olup kardeşi akrabası bakan olanlar var ama Fetö’nün giremediği tek yer “akape”.
ÇÖZÜM:
Muhalefet etmek bizim sosyal medyada klavye başında vatan kurtarmamız değildir.
Kendi kendinize söylenip başka da hiç bir aksiyon içinde olmamak hiç değildir.
Bu aşamada tek bir çözüm var.
En büyük görev Ana muhalefet partisine düşüyor.
CHP büyük bir ittifak için hazırlanacak. Diğer partilerle toplanacak.
Parlementer sisteme geri dönmeyi ve adil bir anayasa çalışması yapmayı ilke edinmiş, RTE’ye karşı oy toplayabilecek bir aday tespit edilecek. Bu Mansur Yavaş veya uygun gördükleri, halkın güven duyacağı bir isim olabilir.
Her bir bakanlık için liyakat ön planda tutularak işinin ehli insanlar tespit edilecek. Gölge bakanlıklar kurulacak, kadrolar seçilecek. Ekonomi, hukuk, sağlık, eğitim, tarım, hayvancılık gibi aklınıza gelebilecek her konuda ciddi bir çalışma yapılarak halka anlatılacak.
Sine’i millet denilerek milletvekillerinin istifaları ile erken seçim zorunlu hale gelecek.
Geldikleri gibi gidecekler…