Celal Bayar ve Feyzi Boztepe.
İki dost. İki dava arkadaşı.
Torunları Celal Bayar ve Kaya Boztepe de aynı dedeleri gibi omuz omuza.
Sevgili Celal’e sürpriz yapayım derken esas sürprizi o yaptı.
Cenevre’de göle karşı muhteşem bir manzara karşısında keyifli bir öğle yemeği sonrası akşam tekrar buluştuk.
Beni aldığı gibi Lozan’a götürdü.
İsmet İnönü ve tüm heyetin kaldığı otel, anlaşma yapılan salonun içindeydim.
Aynı koridorlarda yürüdüm.
Celal Bayar’ın kaldığı otelde, o zamanlar çekilen fotoğraflar şimdi aynı otelin duvarlarını süslüyordu.
Tarihi soludum.
Paha biçilmez bir heyecan.
Sevgili Celal görüşmeler sırasında o son derece şık giyinen heyetin kendi çamaşırlarını nasıl yıkadıklarını, gömlek yakalarını sabaha kadar “İnşallah kurur” duaları ile nasıl cam kenarlarına özenle yerleştirdiklerini, pantolonların ütülü kalması için yatakların altına nasıl serdiklerini anlattı.
Heyet toplantı salonuna girdiğinde Türk heyetinin başında İsmet İnönü için ayrılmış üzeri kaplamalı bir sandalye vardır. Paşa kafasını çevirip karşı tarafa bakar sonra kendi kendine gülümser. Fransızca bildiği halde tercüman kullanan ve tercümeler sırasında kendisine düşünmek için zaman ayıran İsmet İnönü “sor şu rehbere” der, “karşı heyetin başındaki koltukda kim oturacakmış”?
Rehber cevap verir, “Lord Curzon Hazretleri”.
İnönü kafasını sallar, işaret parmağıyla kendi sandalyesini gösterir, “söyleyin heyet başkanına ya Lord Curzon’a da benim oturduğum sandalyeden versinler ya da bana da onun oturduğu koltuktan. Ben buraya galip bir devletin temsilcisi olarak geldim”.
Nasıl?
Şimdi Amerika Devlet Başkanı “size iyi not verdik” diye söyleyince havaya girip sevinen heyete ne kadar da benziyor, değil mi?
Kaya Boztepe