Ara
Close this search box.

Atatürk ve Başarının Sırrı

 

Başarının sırrı örnek almak, örnek olmak ve yol göstermekti.

Yoktan var olmanın, bu mucizenin kilit anahtarıydı “örnek olmak”.

Okula giderek örnek oldu.

Okulda çok çalıştı, geceleri yorganın altına saklanarak bazen sabahlara kadar kitap okudu. Sadece matematik, fen dersleri ve okunması mecbur olan dersleri çalışmadı. Öğrenmek için, kendisini yetiştirmek için çalıştı. Henüz çok genç yaşta okumadığı dünya klasiği, ekonomik, siyasal ve politik eser kalmamıştı.

Herkes sanatkar olamaz” derken sanat ve müziğe olan hayranlığını, sanatçılara karşı saygısını anlatıyordu.

Tüm dostlarından tek isteği ona istediği kitapları göndermeleriydi. Trablusgarp’dan Bulgaristan’a, Kilikya’dan İstanbul’a, her fırsatta dünya gazetelerini takip eder, haber ve makaleleri okurdu.

Her zaman düzenli her zaman planlıydı.

Gece gündüz dinmeden uykusuz geçip, günlerce devam eden savaş meydanlarında bile herkes onu temiz, bakımlı ve traşlı görmeye alışmıstı. Başla türlü olamazdı, örnek olmalıydı.

Asker dur, Türk askeri kaçmaz” diyerek mermisi olmayan askere süngü taktırıp yere yatırarak Çanakkale’nin daha ilk günden düşmesini engellerken de, Conk Bayırı ve cephelerin iç içe geçecek kadar yakın olduğu yerlerde de bir komutan olarak her zaman en ön safta yer alarak askere moral olmuştu.

Hıfzı Topuz anılarında anlatıyor.

1952 Martı’nda Vali ve Belediye Başkanı Ord, Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay’la birlikte Atina’ya gitmiştik. Gökay, Türk-Yunan ilişkilerinin düzelmesi için ortam hazırlamakla görevlendirilmişti. Yunanlılar, Türk heyetini her yerde büyük dostluk gösterileriyle karşıladılar. Atina Büyükelçimiz Ruşen Eşref Ünaydın da elçilikte bir kokteyl düzenledi. Kimler yoktu o kokteylde? Bütün ünlü parti liderleri, bakanlar, gazeteciler. Bir ara yaşlı bir kişiyle tanıştık.

“General Trikopis!”

“Nee…” dedim, “Siz İstiklâl Savaşında esir düşen General Trikopis misiniz?”

“Evet,” dedi, “benim!”

Gelin şimdi bu hikayenin gerisini Hıfzı Topuz’un ropörtaj yaptığı Trikopis’in ağzından dinleyelim. Yunan ordusu dağılmış, bozulmuş, Trikupis ve üst düzey komutanlar esir alınmıştır.

“Beni önce Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye götürdüler. Kendisiyle fazla bir şey konuşmadık, İnönü beni yanına alarak Başkomutanlığa götürdü. Atatürk beni mert bir askere yakışır bir biçimde kabul etti. Yunan Orduları Başkomutanlığına atandığımı da orada öğrendim. Üzüntülü ve heyecan içindeydim.

“İnönü beni Atatürk’e tanıttı. Gazi’nin bana söylediği sözleri hiç unutamayacağım.

“‘Üzülmeyin generalim,’ dedi. ‘Siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenilmek de vardır. Napolyon da savaş kaybetmiş, tutsak olmuştu. Size karşı büyük bir saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymamanızı rica ederim. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun, istirahat edin.’

“Atatürk’ün bu ince ve nazik davranışı karşısında rahatladım. Moralim düzeldi. Bu büyük Komutana karşı içimde bir hayranlık duymaya başladım.”

Yunan Ordularının Başkomutanı Hacıanesti İzmir’de kendisine verilen lüks yatın içinde savaş hazırlıkları yaparken Trikopis Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat cephenin tam da içinde olduğunu öğrenince mırıldanarak ağzından şu cümle dökülmüştü. “Savaşı neden kaybettiğimiz belli”!

Çünkü Mustafa Kemal örnek bir askerdir. Cesareti ve azmiyle ordusuna örnek olmuştur. Duruşu ve davranışlarıyla düşmanlarının bile sevgi, saygı ve hayranlığını kazanmıştır.

Her söylediği kanun olabilecekken, isterse halife isterse de Sultan olabilecekken o örnek olmayı, halkının kul değil, vatandaş olmasını, ümmet değil, millet olmasını istemiştir. En karışık zamanlarda, düşmanlarının ona oyunlar oynamaya çalıştığı dönemlerde bile meclisten vaz geçmemiş, sorumsuz hükümdarlar, halkı sömüren ağalar, beyler, şeyhler, şıhlar yerine adaleti, halkının refah ve özgürlüğünü seçmistir.

Evinde veya asker ocağında yaveri gelip kulağına “asker ve hizmetliler yemeklerini yediler Paşam” diye fısıldayıncaya dek ağzına lokma almamıştır. Üst makamlarda nasıl davranılması gerektiği konusunda örnek olmuştur. Şapka takarak, müzik dinleyerek, bilgi ve görgülerini paylaşarak örnek olmuştur.

Her işi en iyi ben yaparım demek yerine, konularında uzman, doğru kimseleri doğru makamlara getirmiştir. Her güzel gelişmenin sonucunda kendisine paye çıkarmak yerine, bu gelişmeler için çabalayan kimseleri onurlandırmış, ön plana çıkarmış ve mükafatlandırmıştır.

Adam kayıran, nüfusunu kullanmaya çalışan veya memur, milletvekiliyken başka işlerle uğraşanları cezalandırmış derhal görevlerinden uzaklaştırmıştır.

Balık baştan kokar örneğinin doğruluğu kadar, bir lider doğru işler yapınca da halk doğru bir şekilde önderini örnek almış, hayranlıkla onu takip etmiştir.

Milli Mücadele yıllarında ekmek yemeye para bulamadıkları zamanlarda bile yabancı elçilik ve bankaların yardım tekliflerini elinin tersiyle itmiş, her haliyle bağımsız bir ülke hayalinden vaz geçmemiştir.

İsraftan kaçınmıştır. Mütevazı bir yaşamı vardır. Har vurup harman savurmaz. Kendisi için en güzel sarayları yaptırabilecekken o Çankaya’da bir bağ evini tercih etmiştir. Halkıyla iç içe olmuş, aracı, dereci, koruma orduları olmadan kah Florya’da kumsalda gençlerle sohbet etmiş, kah yol yapan işçilerle soğan ekmek yemiş, kah balıkçı tezgalarında ters çevrilmiş kasaların üzerinde onlarla birer kadeh rakı veya çay içmiştir.

Savaşın en zorlu günlerinde dahi eğitimin önemini vurgulamış, eğitim kurultayı toplamış ve “bundan sonra kuracağımız irfan orduları olmazsa galibiyetin bir önemi olmaz” demiştir. Savaş sonrası yokluklar içinde bile ilk işi yurt dışından eğitimciler getirmek ve sınavlar sonunda yurt dışına gitmeye hak kazanan öğrencilerle bizzat ilgilenmek olmuştur.

Tarımın önemini bilen bir lider olarak örnek kooperatif ve çiftlikler kurmuş, tohum ve tahıl islahevleri, toprak mahsulleri, sulama projeleri, planlama, imece, tarım kredileri gibi çalışmalarla yokluklar ülkesini 10 sene içerisinde dünyada kendi kendisine yeten 7 ülkeden biri konumuna getirmiş, narenciye ve baklagillerden yapılan ihracatlarla her biri bir eğitim yuvasına dönüşen fabrikalar kurmuş ve eklemiştir. “Her fabrika bir kaledir”!

Örnek olmuştur.

Doğrudan yana, dürüst ve alın teriyle çalışmaktan yana, kendisinin ve çevresinin değil, milletin refahından yana, gösterişin değil halkından yana olmuştur.

İşte böyle bir şeydir örnek olmak.

Bu yazıyı paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Kaya Boztepe

Kaya Boztepe

Bir Yanıt

  1. sevgili Atam ve seninle gurur duyuyorum… Böyle güzel bir yazıyı yazdigin için seninle gurur duyuyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir