1994 senesinde Alpaslan Türkeş mal beyanın da sadece milletvekili maaşı ve 2.5 milyar TL sinin olduğunu söylüyor. 1997 senesinde öldükten sonra çocukları miras yüzünden bir birlerine giriyorlar ve İngiltere bankalarında yüz binlerce mark, sterlin ve dolar çıkıyor.
Müslüman Necmettin Erbakan ise mal beyanında Fatih de bir apartman, bir araba, bir de bir motor şirketinde küçük bir hissesinin olduğunu söylüyor. 2011 de ölünce çocukları miras için mahkemelik oluyorlar. Ortaya çıkan mal varlığı dillere destan. 18 daire, villalar, yalılar, yazlık evler, binalar, binlerce metrakarelik arsalar, 150 kilo altın, binlerce dolar, İsviçre frangı Alman markı.
Gelen gideni aratırmış. Laik Cumhuriyet’in ilk kadın başbakanı diye sevinenlerin sevincini kursağında bırakan Çiller isimli cahil kadın, arsız kocası ve hadsiz çocukları daha öncekileri gölgede bırakacak akıllara zarar mal varlığına eriştiler.
Tansu henüz siyasete girmemiş, başbakan olmamıştı. Özer başında bulunduğu İstanbul Bankası’nı batırdı. Bugünkü değerlerle devletin ve milletin milyarları uçtu, buharlaştı, kül olup gitti.
Kimse hesap sormadı.
Sonra devletin içinde şirket oldu.
İki terbiyesiz çocuğu devlet adına alınan jet-ski’leri yok edince rahmetli Levent Kırca’nın “devletin ski’sine sahip çıkamıyorlar” şeklinde onları rezil etmesinden başka bu konuyla en çok uğraşan değerli gazeteci Emin Çölaşan’dan başkası değildi.
Tansu Amerika’ya ilk geldiğinde Federasyon olarak bir heyet kendisini ziyarete gittik. Ismini vermek istemediğim değerli bir Dış İşleri müsteşarına ayağından çıkarttığı ayakkabısını atarken odadan içeri giriyorduk. Sanki o terbiyesizliği ben yapmışım gibi utanmış ve inanılmaz şaşırmıştım.
Daha sonra iki oğlu (paraları devlet tarafından ödenen) meşhur Waldorf Astoria otelinden tam ayrılmak üzerelerken, fikir değiştirip son dakika konaklama sürelerini uzatmak istediklerinde, “maalesef imkanı yok, keşke daha önceden haberimiz olsaydı” cevabını beğenmeyerek, odalarındaki küvet ve musluğu havlularla kapatıp suyu açarak bir değil tam iki katın su basmasına sebebiyet verdiklerinde de çıkan masrafı yine Türk Devleti ödemişti.
Mal varlıkları birden şaha kalkmıştı.
Boğaz’da muhteşem bir yalı, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında değerli araziler, arsalar, konutlar, apartmanlar, beyanlardan saklanan, başkasının üzerine aldıkları çiftlikler ve inanılmaz paralar!
Hemen bunun sonrasında da Amerika’da dudak uçuklatan mal varlıkları ev, AVM ve mülkleri ortaya çıktı. Bu ahlaksız kadın yalan şöyleyerek bu malları satıp paralarını Mehmetçik Vakfı’na yatıracağını bile söyledi.
Elbette böyle bir şey hiç bir zaman olmadı.
Sonra mal varlığını açıklamak zorunda kaldı ve “annem vefat ettiğinde evde bir çıkın bulduk. İçinde para vardı. Servet artışımız bu çıkındaki paralardır” dedi.
Evet şaka gibi!
Aynen böyle söyledi.
Her “bundan daha kötüsü olmaz” dediğimde pişman oldum.
Çünkü bütün bunları mumla aratacak bir başkası geldi.
Allah’ın yer yüzündeki gölgesi, kuşkusuz her şeyin en doğru ve en iyisini bilen, krallara taç giydiren, sosyolog, mühendis, şöför, kaptan, vatman, jinekolog, asssrrrın liderimiz.
Alo bıbıcım selamünaleyküm, paraları sıfırlayamadım!
Bunu söyleyen Bilal Erdoğan. 17 yaşındaki Reyyan (Uzuner) ile 2003’te Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonu’nda, 14 bin kişinin katıldığı düğünle evlendi. Burak Erdoğan’ın bu mütevazı dillere destan düğünü muhteşemdi. Epey bir takı da vardı. Sonra Amerika’ya gelip bir villa satın aldılar.
Gemi var gemicik var. Babası böyle demişti.
Kendisinin gemicikleri vardı. Genç yaşta Allah “yürü yaa Bilal” demişti. Zaten biliyorsunuzdur, kendisi çok zeki hatta zeki ötesi bir şehzadedir. Velhasıl Bilal Erdoğan BMZ Group Denizcilik ve İnşaat A.Ş’yi kurarak denizcilik sektörüne girdi. Şirketin hissedarları halasının kocası Ziya İlgen ile amcası Mustafa Erdoğan’dı. Amcası Mustafa gemilerde tornacılık yapıyordu. Muhteşem gemicilik deneyimi buradan kaynaklanıyor olmalıydı.
Amca Bey eniştesi Ziya İlgen ve yeğeni A. Burak Erdoğan’la 2006’da, “Turkuaz Denizcilik ve Ticaret Anonim Şirketi” isimli bir başka şirket kurdu. Bir yıl sonra da Burak Erdoğan “MB Denizcilik Taşımacılık” şirketini kurdu. 2 milyon 350 bin dolara “Safran” 10 milyon 500 dolara da Sakarya gemilerini alıp işe koyuldu.
Bu kadar parayı nereden buldu benim bir fikrim yok.
Hatta bu tatlı rekabet yüzünden iki kardeşin aralarının açıldığı bile söyleniyor.
Bu arada muhalefet Erdoğan’ın hem Başbakan olup hem de ticaret yapmasını haklı olarak eleştiriyordu. Erdoğan’da “ne yapayım geçinemiyorum” diyordu. Eleştiriler yüzünden gıda şirketlerindeki tüm hisselerini 2005 senesinde 1.2 trilyona kardeşi Mustafa Erdoğan ve eniştesi Ziya İlgen’e sattı.
Kızı Esra Erdoğan, ABD’de okurken arkadaş olduğu Berat Albayrak ile 2004’te Lütfi Kırdar Kongre Salonu’nda, çoğunluğu işadamı ve politikacı olan 7 bin davetlinin katılımıyla evlendi ve ABD’ye gittiler.
Aslında zavallı Erdoğan’ın başını sokacak bir evi yoktu. Önce Keçiören.
Mal beyanında yok.
Sonra da İstanbul, Üsküdar’da 15 bin 20 metrekarelik alana yapılan 11 adet villa. Erdoğan’ın “kiracıyım” dediği her biri 1727 metrekarelik arsaya sahip bu 5 villalarda oğlu Bilal, kızı Esra, kardeşi Mustafa ve kız kardeşi Vesile İlgen oturuyor.
Bunların hiç biri mal beyanında yok.
İlginç olan aynı sene Forbes dergisi, Erdoğan’ı dünyanın en zengin 8’inci başbakanı olarak gösterdi.
WikiLeaks belgelerine göre, ABD Büyükelçisi Eric Edelman, 2004’te Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabının olduğunu söyledi.” Erdoğan çok kızdı “eyyyyyy” dedi, derhal tazminat davası açacağını söyledi.
Sizce açtı mı?
Elbette açmadı.
Politikaya atılmadan önce tüp üzerinde çay demleyen Erdoğan ailesinin fotoğraflarını hatırlarsınız.
Nereden nereye.
17 Aralık Operasyonu’ndan sonra Erdoğan’ın birçok şirkete “örtülü ortak” olduğu iddiası var. Erdoğanlar’ın kurucusu olduğu TÜRGEV adlı vakfın “örtülü para” işlerinde kullanıldığı basında yazılıyor.
Avrupa’da en pahalı mağazaları kapattırıp akıllara zarar paralarla alış veriş yapan Emine yenge söyler belki.
Halkın annesini seven 5’li çete sevmeye devam ediyor. Haydi yandaş ve yalakaları bir kenara bırakalım ama Soma’da sopa yiyenlerden, patates, soğan, biber, çay, fındık paramızı alamıyoruz diyenlerin illerine kadar hepsinde sileme Akepe’ye oyları çıkmadı mı?
Cuma namazına giden Meclis Başkanı’nın kaç arabalık korumayla gittiğini gördünüz mü?
Ya diyanet?
Diyanetin dudak uçuklatan bütçesinden haberiniz var mı?Hani Milyarlık Mercedes ile gezip israf yapmayın diyen başkanı var, belki tanırsınız.
Bu kadar sefillik ve rezillik içinde gidilmeyen hastanelere, üzerinden geçilmeyen yollara, köprülere akla zarar paralar ödenir ama bizim halkımız görmez.
İkizdere’de bile ayaklanan halk eğer bu kepazelik kendi topraklarında kendi başlarına gelmemiş olsa kılları kıpırdamazdı.
Yalan mı?
Bunca israf, kaynağı belirsiz gelir, o harcanan paralar halkındır ama halk anlamaz bunu.
Oysa cebinden 50 lira çalsan bıçaklar adamı.
Iç işleri, dış işleri, hak, hukuk, adalet, eğitim, sağlık, ticaret, ziraat, salgınla mücadele filan.
Hayvanat Bahçesi müdürünün TÜBİTAK başkanı yapılıp, onun da kuran dinleyen fasulyelerin nasıl daha hızlı büyüdüğü projelerinin geliştirildiği ülkemizde bir tane doğru giden bir şey varsa söyleyin lütfen.
Allahın yer yüzündeki gölgesi, kuşkusuz her şeyin, ama her şeyin en doğrusunu bilen asssrrrın liderimiz, makamını kullanarak kendi şirketinden devlete satış yapan sözde bakan kadına teşekkür etti mi?
Başarılarının devamını dileriz.
Kılavuzu karga olanın…
İlk hedef bütün “sözde” muhalefetin seçilecek bir aday üzerinde uzlaşıp, gölge bakanlıkları şimdiden tespit edip, çoğulcu demokrasiye dönmek ve suçluları cezalandırmak üzere uzlaşması olmalıdır.
Yoksa zaten uzlaşacak bir konu da kalmayacak.
Kaya Boztepe
16 Mayıs 2021